Kurumlar, uzun vadede rakiplerinden bir adım önde olabilmek için çalışanlarını geliştirerek daha eğitimli kişilerle çalışmalı ve kaliteyi yükseltmeli. Dillere destan olan müşteri memnuniyetini artırmak için yöneticiler ve patronlar eğitimin bu yönünü de görmeli ve “boşa masraf” olarak değerlendirmekten vazgeçmeli. Her kurumun sağladığı temel fayda, müşteriye sunduğu ürün veya hizmet olduğuna göre, firmanın o alanda güç elde etmesi için düzgün işleyen bir organizasyona ihtiyacı vardır. Düzgün işleyen organizasyonsa, ancak “insan”la kurulabilir, insan faktörünü yok sayacak olursak kurumların var oluş amacı olan “kar” elde edilemez.
Kurumlarda eğitim anlamında en sık gördüğümüz yanlışlardan biri de, en fazla eğitim alan departmanın Satış olması durumu. “Teknik departmanlar veya üretimde çalışanlar eğitim almasa da olur” gibi düşünülüyor. Oysaki, bir makinenin doğru işlemesi için tüm parçalarının düzgün ve verimli çalışması gerektiği gibi, organizasyonları bir araya getiren insanların da her biri ayrı ayrı değerlendirilmeli ve gelişim ihtiyaçları karşılanmalı.
Ancak maalesef ki, pratikte bu durum yaşandığı için, “nitelikli çalışanların eksikliği” sebebiyle şikayetlere devam ediliyor, kurumlar bir şekilde “ite kaka” varlıklarını sürdürmeye devam ediyor. Türkiye, her 100 işletmesinden sadece ikisinin 25 yaşından büyük olduğu bir ülke. Başka bir deyişle, büyük çoğunluğu genç, ergen veya bebek olarak nitelendirebileceğimiz işletmeler. Dolayısıyla henüz kurumsal hafızası veya işletme birikimi yok. Organizasyon kısmı henüz tam değil. Bu yüzden müşteri memnuniyetine giden en doğru yol insan faktörü olarak düşünülmeli. Organizasyonda insanları doğru konumlandırırsanız verimliliğe ulaşabilirsiniz.
Bu konumlandırma için insan kaynağının çok yönlü bir şekilde geliştirilmesi olmazsa olmazlardandır. Eğitim sadece yetkinlik değil, davranış ve motivasyonun da gelişimidir. Bizim eğitimden beklentimiz gelişim olmalıdır ve gelişim dediğimiz sadece bilgi değil becerinin de varlığıdır. Ehliyeti olup da araç kullanamayan kişilerin ehliyetinin bir anlamı olmadığı gibi beceri olmadan sahip olunan bilginin de çok katkısı olmayacaktır. Bu yüzden YETKİNLİK= BİLGİ + BECERİ +TECRÜBE denklemini kullanıyor ve verimlilik için EĞİTİM ŞART! diyoruz. 🙂
selinyetimoglu.com 
31 Ağustos 2015, 12:14
Sizin de dediğiniz gibi bir çok işletme eğitimi bir masraf kapısı olarak görmekte, eğitime önem verdiğini iddia eden bir çok işletmede eğitimlerde, maalesef satış departmanlarına / personeline öncelik tanımaktadır. Halbuki satış, pazarlama sürecinin basamaklarından sadece birisidir. Gerçekte pazarlama faaliyeti üretimden (hatta tedarikten) başlayıp, satış sonrası hizmete kadar devam eden, kapıdaki güvenlikten, işletmenin tepe yöneticisine kadar tüm çalışanların dahil olduğu bir süreçtir.
Eğer ürününüz iyi değilse, satış sonrası iyi hizmet veremiyorsanız, muhasebe departmanınız yanlış fatura kesiyorsa, doğru ürünü istenilen zamanda teslim edemiyorsanız satışçınız başarısı sadece bir seferlik olur sürekli bir başarı elde edemezsiniz. Bu nedenle işletmede sürdürülebilir bir başarı elde edilmek isteniyorsa tüm personel eğitim almalıdır.
Buradaki bir diğer önemli nokta da; eğitimler şirketlere bir paket halinde değil, her bir departmanın / personelin ihtiyacına göre olmalıdır.
03 Eylül 2015, 12:43
Selin Hanım, baştan sonra belirttiklerinize katılıyorum. Yalnız eğitimcilik yapmış bir kişi olarak şunu belirtmek istiyorum; Sadece Eğitimler organize etmek ve planlamakla iş bitmiyor. Bundan bir adım önceye gidip şirketler ve İnsan Kaynakları tarafından Eğitimin gerekliliğinin şirket çalışanları tarafından önemli olduğunun ve kişisel gelişimine nasıl bir katkı sağlayacağının alt yapısının oluşturulması çok daha önemli…
İnanın bir çok eğitimimde “ben neden buradayım?” “Şimdi bu eğitimi alıcazda” ne olacak gibi ifadeleri insanların yüzünden okuyorsunuz ve eğitim verimliliği sonrasında sizi düşündürüyor…
Paylaşımınız için teşekkür ederim.