Uzaktan öğretim ile yüksek lisansımın ikinci haftası da geride kaldı. İngiltere’deki Northumbria Üniversitesi’nin Psikoloji yüksek lisans programına kabul aldığımı sosyal medyada paylaşmıştım. Benim programım “premaster” düzeyinde. Benim gibi farklı alanlardan gelenler için geçiş eğitimi gibi de düşünülebilir. Ama ders programı ve ikinci yıl tez yazımı dolayısıyla içeriği de kuvvetli.

Başlamadan önce nasıl olacağı ile ilgili çokça soru işaretim ve yoğun bir heyecanım vardı. İlk dersimin olacağı sabaha şöyle bir rüya ile uyanmıştım: Tüm ilkokul arkadaşlarımla birlikte şimdiki yetişkin hallerimizle sınıftayız ama eşek kadar olmamıza rağmen üzerimizde önlük var.

Rüyamın tabirine göre heyecan doruktaydı yani. 🙂

Şimdi 2 haftalık deneyimli bir “uzaktan öğrenci” olduğuma göre sistemi biraz paylaşabilirim. Şu anda ana dersimiz Psychological Data Analysis, yani istatistik, yani SPSS. Ben lisansta da SPSS almıştım. O zaman da bayılırdım (!), şimdi de. 🙂

Sınıfta 80 kişiyiz. Her hafta bir canlı ders, bir de hoca uygun görürse ek dersler oluyor. Ama esas kısımda hocanın hazırladığı videoları, sunumları, ödevleri, makale ve kitapları öğrenciler olarak kendi esnek çalışma programlarımıza göre çalışıyoruz. Biri 1000 biri 600 sayfa olan 2 kitap var şimdilik. Bir de ek olarak haftalık makaleler. Her hafta ortalama 12 saat bireysel çalışma yapmamız gerekiyor. Sorularımız olursa hocanın görebildiği bir online panoya bırakıyoruz. Canlı derslerde bu soruları yanıtlıyor. Ama daha fazlasını whatsapp ve facebook gruplarında birbirimize soruyoruz.

Yüksek lisans yüzünden yıllar sonra Facebook’ta zaman geçirmeye başladım. Her gün yaklaşık 200 mesaj olmasına rağmen Whatsapp’ta tüm mesajları okuduğum tek grup. 😂 Bu gruplar sayesinde tanımaya başladığım sınıf arkadaşlarımın her biri oldukça yardımsever. Herkes kendi iyi olduğu alanda diğerlerine yardım etme derdinde. Bazen sınıftakilerle Zoom üzerinden hem sohbet hem ders çalışma ortamı yaratıyoruz. Eğitimin önemli bir kısmının hocadan çok sınıf arkadaşından gelen öğrenme ile olduğunu bir kez daha yaşayarak görüyorum. Öğrencilerin %90’ından fazlasının anadili İngilizce. Dünyanın farklı yerlerinden gelsek, bambaşka hayatlarımız olsa da şu anda hep birlikte istatistiği çözmeye çalışan çömezleriz ve SPSS çukurundan birbirimize yardım etmeden çıkamayacağımızı daha en başından anlamış durumdayız. 🙂

O kadar çok not almam gerekiyor ki, iyi ki bu ders için 200 yapraklı bir defter seçmişim diye düşünmeden edemiyorum. Bu yoğunluğu yönetmekte zorlandığımız zamanlarda görüşebileceğimiz her öğrenciye atanmış bir öğrenci danışmanı var. Herhangi bir sorun olmasa da yaklaşık 2 haftada bir mutlaka birebir görüşme planlanıyor. (Bir sınıf arkadaşımız geçen hafta intihar girişiminde bulunduğu için artık bu danışmanla birebir görüşmeler her birimizle haftada 1 olacak gibi görünüyor.)

“Temmuz ayında okul mu olurmuş” diye düşünmüştüm bu programı ilk gördüğümde. Aslında aynı programın Eylül’de başlayan modülü de var ve Ocak ayında bu fikir aklıma ilk düştüğünde yaz tatillerini aradan çıkarıp Eylül’de başlamayı düşünüyordum. Şimdi madem pandemi dolayısıyla tatiller iptal, o halde neden bekleyeceğim ki dedim. Akademik takvim öyle ki, 2 yıl boyunca en uzun tatilim sadece bir kez olacak olan 3 haftalık bir Christmas tatili. Onun dışında arada bir 1 veya 2 haftalık tatiller var.

Uzaktan eğitim nispeten yeni bir format ancak yakın gelecekte örnekleri hızla artacak gibi görünüyor. Bu nedenle ben de merak edenler için deneyimlerimi ara ara böyle paylaşacağım. Eğer siz de daha önce bu uzaktan eğitim sürecini deneyimlediyseniz lütfen yorumlara yazın ki bizler de daha fazlasını ve farklı tecrübeleri öğrenelim. 🙂