selinyetimoglu.com

PCC Profesyonel Kariyer Koçu & Kariyer Danışmanı, Ex-HR

Çekingenleri Bile Görünür Kılacak Networking Yöntemleri

Yorum bırakın

Utangaçlığı yüzünden, başkalarının kariyer sıçramalarını kenardan izleyenler! Bu yazıyı sizin için yazdım. Danışanlarım arasında pek çok çekingen beyaz yakalı var. Aslında muhteşem işler yapan, ancak kendini göstermekten çekinen… Aslında muhteşem iletişim becerileri olan, ancak sadece en yakınındaki kişilerle iletişim kuran… İsteyen herkes iyi bir networkingci olabilir. İyi networkingci demek, bir masada en çok konuşan kişi demek değildir. Kimseyi tanımadığı kalabalık bir ortama girince herkesle anında sohbet açabilen kişi olmak zorunda da değildir. Amaç ağ ve bağ kurmak olduğunda iyi bir networking’in ilk adımı atılmış oluyor. 

Networking çoğu zaman “kartvizit dağıtma”dan ibaret sanılır; oysa gerçek güç, samimi ve stratejik ilişki kurmadan gelir. Keith Ferrazzi’nin Asla Yalnız Yeme (Never Eat Alone) adlı kitabı, başarılı ağ kurmanın cömertlik (giving), düzenli temas (touch-base) ve ilişkiyi dikkatle sürdürmekle ilgili olduğunu vurgular. Ayrıca sosyoloji literatüründeki Mark Granovetter’in “zayıf bağlar” (weak ties) kavramı, ara sıra görüştüğünüz tanıdıkların bile iş ve fırsat erişiminde önemli bir rol oynadığını gösterir. Bu da demek oluyor ki derin, zoraki sohbetler değil; doğru bağlantılar önemlidir.

Kitaplardan Taktikler

1) “Cömertlik” yaklaşımıyla başlayın

Ferrazzi, ilişkiler kurarken “Ben ne alırım?” yerine “Ben ne verebilirim?” sorusuyla başlamanızı öneriyor. Mesela etkinlik sonrası bir kişiyle tanıştıysanız, ertesi gün kısa bir e-posta gönderebilirsiniz: “X konuşmanıza katılmıştım, bahsettiğiniz Y konusu ilgimi çekti; bu bağlantıyı paylaşmak isterim.” Bu tür küçük jestler doğal ilişkiyi başlatır. Ayrıca, Adam Grant’ın Vermek ve Almak kitabı bir networking kitabı olmasa da hayata bakış açısı sayesinde bence iyi bir networking’in de anahtarını sunuyor. Bu kitabı herkese mutlaka öneririm. Okuduğumda bana “iyi insan” olmanın da buradan geçtiğini düşündürmüştü.

2) Dijital ortamda görünürlük kazanın (örneğin LinkedIn)

Ertuğrul Belen’in Networking ve LinkedIn kitaplarından yola çıkarak söyleyebiliriz ki utangaçlar için dijital platformlar büyük avantaj sağlar. Yüz yüze ortam sizi strese sokuyorsa, önce LinkedIn’de değer sunan içerikler paylaşın. Örneğin: “Bugün liderlikte yapılan en büyük hatâ: ‘her şeyi kontrol edebilirim’ sanısı — 3 dakikalık videoyorum” gibi. İnsanlar sizi tanıdıkça, sonraki yüz yüze temaslar daha kolay ve doğal olur. Size bir sır vereyim mi? Sosyalleşmiş bir içedönük olarak benim hayatımdaki önemli açılımların çoğu böyle evimde otururken yalnız başıma ürettiğim içerikler sayesinde olmuştur.

3) Küçük gruplar ve birebir sohbetler tercih edin (Quiet kitabı ışığında)

Introvert (içe dönük) kişilerin büyük bir kalabalıkta uzun sohbetler yapmak yerine, birkaç kişilik bir grupta derin sohbetler kurması çok daha verimli olabilir. Örneğin, bir konferansta 100 kişilik salona sunum yapmak yerine, “Konferans arasında kahve içilirken bu konuyla ilgilenen 3 kişiye yaklaşacağım” diye hedef koyabilirsiniz.

4) “Zayıf bağları” akıllıca kullanın

Granovetter’in “The Strength of Weak Ties” çalışması, sosyal ağlarda nadiren görüştüğünüz kişilerle kurulan bağların yeni iş veya bilgi akışında kritik olduğunu gösteriyor. Yani “tanıştığım herkesten ekmek çıkmaz” diye düşünmeyin. Çevrimiçi küçük bir adım atabilirsiniz: LinkedIn üzerinden başkalarının yaptığı paylaşımlara katkı sağlayan yorumlar bırakmak bile zayıf bağı aktif hâle getirir. Massachusetts Institute of Technology (MIT)’nin yürüttüğü büyük ölçekli bir deneyde yaklaşık 20 milyon LinkedIn kullanıcısının verileri incelendi. Sonuç: iş bulma açısından daha uzak, “tanıdık ama yakın olmayan” bağlantılar (yani zayıf bağlar) yakın arkadaşlardan ya da güçlü bağlardan daha etkili çıktı.

Pratik 8 Aşamalı Uygulama Yol Haritası

  1. Her etkinlikte tanışacağınız 1–2 kişiyi önceden seçin (mümkünse).
  2. Sohbet başlatmak için 2-3 açık uçlu soru hazırlayın (örneğin: “Bu sektörde sizi en çok motive eden şey ne?”).
  3. Kendinize 15 dakikalık bir “mini görev” hedefi belirleyin—bu süre dolunca mola verin. Sosyal yorgunluğu azaltır.
  4. Bir fikir, bağlantı ya da makale önerisi sunmanız yeterli; ilişkiyi başlatır. (Bunun için çok okuyan ve araştıran biri olmanız gerekir. “Ben öyle değilim” diyorsanız farklılaşmak için bugün bir milat olsun mu?)
  5. Etkinlik sonrası LinkedIn üzerinden kısa bir teşekkür mesajı atın. Bu “çevrimiçi küçük adım” sayesinde büyük sonuçlar doğabilir. Örneğin: “Ted talk’unuzu ilgiyle dinledim, bu konuyla ilgili okuduğum bir kitabı paylaşmak isterim.”
  6. Kalabalığın içinde kaybolmak yerine, küçük “round-table” ya da kahve sohbetlerini seçin.
  7. Ayda bir kısa “Nasılsınız? Bu ay şunlar oldu…” mesajı atmak, unutulmayı önler ve fırsat kapılarını açık tutar.
  8. Utangaçlığınızı dezavantaj değil, derin dinleme ve dikkat avantajı olarak konumlandırın. Birçok kişi hızlı konuşanlardan çok, iyi dinleyenleri hatırlar.

Yeni insanlarla tanıştığınızda:

  • Gülümseyin ve 30 saniyelik “asansör konuşmanızı” kolayca söyleyebilecek şekilde hazırlayın.
  • Karşınızdaki kişinin adını 2–3 kez kullanın; isimleri hatırlamak güven yaratır.
  • Sohbet bitince: “Size bir şey önerebilir miyim?” deyin—küçük bir bağlantı ya da kaynak önerisiyle kapanış yapın.
  • Etkinlik sonrası 24–48 saat içinde teşekkür mesajı gönderin; bu çevrimiçi temasın gücü büyük.

Özetle, networking, “gürültülü olma” oyunu değildir—akıllıca, nazik ve planlı yapılan küçük hamleler bile yıllar içinde büyük kapılar açar. Çekingenlerdenseniz, bu bir dezavantaj değil; doğru stratejiyle sizin en büyük avantajınız olabilir. Kitaplardan ve araştırmalardan öğrendiğiniz prensipleri kendi stilinize göre uygulayın. Derin dinleme, cömertlik ve zayıf bağları beslemek sizi görünür kılacaktır. Sonra da elde ettiğiniz sonuçları benimle paylaşın. 🙂

Yorum bırakın