selinyetimoglu.com

PCC Profesyonel Kariyer Koçu & Kariyer Danışmanı, Ex-HR

Çalışan Bağlılığı Oluşturmak, Ya Da Oluşturmamak

Yorum bırakın

Memnuniyetsizlik hayatımızın birçok alanında hem kendi içimizde hissettiğimiz hem de çevremizdekilerden duyduğumuz olumsuz hikayelerin özeti. Günümüzün yarısını geçirdiğimiz işyerlerimiz için de bazen durum böyle olabiliyor. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre çalışanların %66’sı çalıştıkları şirketten memnun değil ve %60’ı da aktif olarak yeni iş arayışında. Bulunduğu yerden memnun olmayan, başka bir deyişle “gözü dışarıda” olan çalışandan gelecek fayda da hr.com yazarı David Bator’a göre, bağlı bir çalışanın sadece %50’si yani yarısı kadar. Aldığı maaş %100 iken sağladığı fayda %50 ise, ve bu durumda olan çalışanların da sayıca çoğunlukta olduklarını düşünürsek bütün resme baktığımızda ortada çok ciddi bir kayıp olduğunu görebiliriz.

Peki bu sorunu ortadan kaldırmak için ne yapılabilir? Kısa vadede “gözü dışarıda olan bıraksın gitsin onunla mı uğraşıcam, daha iyisini buluruz” diyecek pek çok yönetici olduğuna eminim. Ancak uzun vadeli düşünme gerekliliğinin farkındaysak daha kalıcı bir çözüm ortaya koymalıyız. Bu da şirket içinde “çalışan bağlılığı”(Employee Engagement) oluşturmayı gerektiriyor. Günümüzde pek çok şirket politikası bu bağlılığı oluşturmak için bir nebze de olsa çaba harcıyor. Ancak araştırmalar gösteriyor ki, Happy Hour veya cuma yarım gün mesai uygulamaları bu bağlılığı yaratmakta ne yazık ki yeterli değil.

Bu konuyu kendine dert edinmiş olan Ryan Scott tarafından kurulan Causecast platformu işinden memnun olan (satisfied) çalışanla bağlı (engaged) çalışanı birbirinden net bir çizgiyle ayırmak gerektiğini savunuyor. İşinden memnun olan çalışan kendisine verilen sorumlulukları layıkıyla yerine getirir, şirkete fayda sağlar evet bu kısımda bir sorun yok. Bağlı çalışan ise işine duygusal olarak da sahip çıkar, kendini yöneticilerin yerine koyar, “Kendi şirketim olsaydı” fikriyle hareket eder ve haliyle sağlayacağı fayda da bir önceki türden çok daha yüksektir. Bunun yanında kendini bir ailenin parçası olarak hissettiği için yeni iş fırsatları da ilgisini çok daha az çeker. Türkiye’de bağlı çalışan örneklerine en sık rastlayabileceğimiz şirketler sanırım Koç grubuna bağlı olanlar. “Koç Ailesi” genelde sadece soyadı Koç olan ve tüm grubun sahibi olan o aileyi değil de, grupta çalışan milyonlarca insanı ifade eder ve Koçlu olmak orada çalışanlar için gurur duyulacak bir özelliktir.

İçinde bulunduğumuz dönem artık insanlarda farkındalığın geliştiği, dünyaya varlığımızla istemeden de olsa zarar verdiğimizi anladığımız bir dönem. Gönüllü aktivitelerde yer alan, sosyal sorumluluk projelerine katılan, sivil toplum kuruluşlarına üye olan kişilerin sayısının her geçen gün biraz daha artıyor olmasının da en temel sebebinin bu olduğunu düşünüyorum. “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” konsepti işte tam da bu noktada ortaya çıkıyor ve hem çalışanlar takım olarak iş dışında keyifli vakit geçiriyor, hem dünyaya verilen zararı azaltmak için ufak da olsa bir çaba harcanmış oluyor, hem de şirketlere PR olarak getirisi oluyor. Bunlara ek olarak çalışanlar da kendilerini “iyi bir şirket”in parçası olarak düşünüyor ve bu iyiliğin içinde yer almaktan mutluluk duyuyorlar. Yine Koç örneğine dönecek olursak, bu gruba bağlı şirketlerin hemen hepsinde  Meslek Lisesi Memleket Meselesi gibi sosyal sorumluluk projeleri aktif şekilde yürütülüyor.

 

Bu konuyu yazmama sebep olan Mashable‘ın daha büyük iddiaları da var. Çalışanların bu tür gönüllü faaliyetlerde yer almasını sağlayan şirketler çalışanlarına aslında bir tür hediye veriyor. Çalışanlar iyi bir amaç için birlikte hareket ederken, iş ortamında birlikte hareket ederken olduğundan daha keyifli vakit geçiriyorlar ve daha samimi bir ortam sağlanmış oluyor. Bunun kalıcı ve olumlu sonuçlarını kısa vadede, 2-3 poşet çöp toplayarak veya 2 ağaç dikerek, bir okula kitaplık yaparak almak elbette mümkün değil. Nasıl ki bu verdiğim örnekler sosyal sorumluluk alanında kısa vadeli çözümler için yapılmış çalışmalar olarak görülüyorsa, şirketlere getireceği katma değer de kısa vadeli olacaktır. Bu yüzden çalışanları arasında gerçek ve kalıcı bir bağlılık oluşturmak isteyen şirketler bu konuya ciddi ciddi eğilmeli, gerekirse profesyonellerden destek alarak uzun dönemde faydalı sosyal sorumluluk stratejileri geliştirmelidir.

Araştırma kaynağı için: http://mashable.com/2012/07/10/employee-engagement/

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s