Son yıllarda sıkça duyduğumuz bir kavram olan “Y Kuşağı” acaba gerçekten bahsedildiği gibi korkup kaçmamız ya da kalıp savaşmamız gereken bir topluluk mu? Bu konuyla ilgili eğitim programları oluşturuluyor, kitaplar yazılıyor, seminerler düzenleniyor ve dillerde bir kuşak muhabbeti tutturulmuş gidiyor. Peki nedir bu kadar büyük olay olan bu Y kuşağı, kimlerdendir?
İlk olarak William Strauss ve Neil Howe‘un 1991 yılında yayımladıkları kitapta bahsettikleri ve bugün Strauss-Howe Jenerasyonel Teori olarak da adlandırılan, nesilleri doğum yıllarına göre ayırarak her nesle farklı karakteristik özellikler atfeden tarihsel teoriye dayanır. Bu iki tarihçi, önce yılları dönemlere, sonra da dönemleri nesillere ayırır. İçinde bulunduğumuz Milenyum Dönemi 1943’te idealist Baby Boom kuşağıyla başlar. II. Dünya Savaşı’nın ardından erkeklerin topraklarına dönmesinden bir süre sonra doğumların arttığı bu yıllarda doğan nesil bu sınıftadır. 1961-1981 yılları arasında doğanlar ise X kuşağı olarak adlandırılır, duyarlı ve tepki göstermeyi seven bir nesildir. 1982-1994 arasında doğan “şehirli” nesle Y kuşağı ismini verirler. Strauss ve Howe’a ait listedeki son nesil Z kuşağıdır ve uyumlu olarak tanımlanır, 1995-2010 arasında dünyaya gelenler. 2011 itibariyle nesilleri adlandırmak da bize kaldı sanıyorum, zira onların listesi bu tarihte sona eriyor.
Bu kadar olay olan Y kuşağı genellikle bir öncesi olan X kuşağıyla karşılaştırılarak hor görülüyor. Y kuşağından bucak bucak kaçan bu görüşteki kişiler (ilginçtir, çoğunlukla X döneminde doğmuş olanlar) Y’leri genellikle “tüketim çılgını”, “imaj delisi”, “problem çocuk”, “tembel” gibi sıfatlarla tanımlıyor. Bense bu iddiaları abartılı buluyorum. Evet, anne babalarımızdan farklıyız, soruyoruz sorguluyoruz, var olan düzenden memnun değilsek susmuyoruz, hedeflerimiz konusunda zor karar veriyoruz, yeni yerler gezip görmek istiyoruz. X’ler hala “Gazete okumanın keyfi eline alıp sayfalara dokunduğunda çıkar” derken biz basılı medya ve televizyon yerine internetten çok daha hızlı ve geniş kaynaklara ulaşabileceğimizi savunuyoruz. Ortada bariz bir yenilik, ciddi bir değişim var. Belki de değişimden korkmayan bu neslin bir üyesi olduğum için bu duruma oldukça sıcak yaklaşıyorum.
Ben Y kuşağını şöyle görüyorum:
- Evet tüketiyoruz, teknolojide giyimde, ilişkilerde hızlı bir tüketim var, çünkü değişimi seviyoruz, zevklerimiz ve kararlarımız da değişiyor. Bir ideolojiye saplanıp 20 yıl hiç sorgulamadan koşulsuz şartsız o fikrin yılmaz savunucusu olmaktansa sorgulayıp sorgulanıp ikna etmeyi ve edilmeyi tercih ediyoruz. Uzun vadeli hedeflerimiz olmamasının sebebi de bu zaten. Fikirlerimiz değişirken bir yandan biz de yenilerini üretiyoruz, somut nesneler üretmemizi bekliyorsunuz ancak biz düşünce üretiyoruz, inovatif yaklaşımlarla o somut nesnelerin nasıl daha kolay üretilebileceğini düşünüyoruz.
- Etrafımızda olup bitenleri gözlemliyoruz, farkındalık sahibiyiz, gönüllü faaliyetlere, sosyal sorumluluk çalışmalarına katılıyoruz, gördüğümüz sorunları değiştirmek için çaba harcıyoruz, değişim için efor sarf ediyoruz.
- “Tembel” değiliz, iş/okul hayatı ile özel yaşamımız arasında denge kurmaya çalışıyoruz, hobiler edinip kendimize vakit ayırıyoruz. Sosyal olmanın “inek” olmaktan daha fazla getirisi olduğunu fark ettik çünkü.
- Kendimizi de gözlemliyoruz, otokontrollü olmak için çabalıyoruz, kendimizin yetmediği noktada etraftan yardım istiyoruz, geribildirim talep ediyoruz, kendimizi geliştirebilmek için eleştiri bekliyoruz.
Bir de Y kuşağını farklı isimlerle adlandırma furyası var tabii. “Hamburger Kuşağı”, “Peter Pan Kuşağı”, “Bumerang Kuşağı” (aileden ayrılıp sonra geri dönüyorlarmış), “Why Generation” (İngilizce Y harfi ile why sözcüğünün okunuşu aynıdır, sürekli “neden” diye soruyorlarmış), “Yes Generation” gibi.
Bunların yanında, kuşaklar arasında bu kadar bariz farklar varken ve bu alanda oturup akademik ve profesyonel çalışmalar yapan uzmanlar görüşlerini açıklamaya devam ederken, diğer tarafta bir de bu kuşak ayrımının bir mitten ibaret olduğunu, hepimizin “aynı” olduğunu savunanlar var ki, bana bu “mit” görüşünün tüm savunucularının X olduğunu düşündürüyor. Hani X’ler değişime ve yeni fikirlere kapalı ya, ondan olsa gerek.
Yazımın başında da bahsettiğim gibi bu konu yavaş yavaş sektörel bir alana dönüşmeye başlıyor. Kimi İnsan Kaynakları Uzmanları Y kuşağının ne olduğundan yeni yeni haberdar olurken, bir yerlerde de İş Yaşamında Y kuşağı Zirvesi’nin bu yıl 3’üncüsü düzenleniyor.
Bakalım şimdi yavaş yavaş iş hayatına girmeye başlamış bu Y kuşağının ardından gelen Z kuşağı nasıl olacak, Strauss ve Howe’un dedikleri gibi uyumlu olacaklar mı acaba? Sanırım bunun cevabını öğrenmek için bir 10 yıl daha beklememiz gerekecek.
24 Ocak 2013, 10:23
http://shithappenshere.com/?p=435
21 Ocak 2014, 17:53
Emeğinize sağlık herşeyden önce ; güzel bir paylaşım .
X kuşağı hakkında demişsiniz ki Y kuşağı hakkında ”MİT” tir demekte.
Hani demişsiniz X ler değişime ve yeniliğe kapalıdır :)) bakın burda kısmen katılmakla birlikte X kuşağınıda değerlendirirken ikinci yarısı diye ayırsak çok iyi olur :)))
Kuşakları arası çatışma aileden tutunda komuşulukta iş arkadaşlığında devamlı rastlanılan bir durumdur. sadece BB, X, Y, Z …………….. günümüzde böyle adlandırılmış.
Kuşaklar arası çatışma Sosyolojik bir olay olmakla birlikte , son dönmelerde İnsan Kaynakları için çok önemli ve üzerinde gerçekten durması gereken bir kavram oldu..
Ben hep derim NESİL NESİLİ istiyor diye.Çalışma hayatında da sosyal hayattada bu böyledir.
Mevlananın dediği gibi Aynı Dili Konuşmak Önemli değil Aynı Duyguları paylaşmak önemlidir…..
Geri bildirim: Frances Ha (2013): Gencim, Başarısızım, Yine de Çok Mutluyum | SİNEMA KAFASI