“İş başvurusunda bulunan adayların çoğu doğruları çarpıtıyor!” önermesi hakkında ne düşünüyorsunuz? “Şimdiye kadar hiçbir başvurumda, mülakatta ufacık bir yalan bile söylemedim” diyen var mı aramızda? Hepimiz tüm yöneticilerimiz ve iş arkadaşlarımızın her yaptığından hoşnut muyduk? Hepimiz hayatımızda hiç pişmanlık yaşamadan o noktaya mı geldik? O anlattığımız proje gerçekten de biz olmasaydık gerçekleştirilemez miydi? Hepimizin en sevmediğimiz özelliğimiz mükemmelliyetçi olmak mı?
Hayır.
CareerBuilder’ın ABD’de 9000 çalışan ile yaptığı araştırmaya göre iş arayanların %8’i CV’lerinde en az bir noktayı abartarak yazıyorlar. İş görüşmeleri yapanların %49’u CV’deki bir yalanı veya çarpıtmayı keşfetmiş. Hal böyle olunca, kurumlarına doğru adayları seçebilmeleri için işe alımcıların ekstra çaba harcamaları, bir anlamda yalan dedektörüne dönüşmeleri gerekiyor.

Tarihlere ek olarak, alınan sertifikalar ve diplomalarla ilgili yanlış bilgi verildiği de sıkça görülüyor.
Tabii bir de maaş bilgisi konusu var. Müstakbel işvereninden yüksek maaş isteyebilmek için en son aldığı maaşı yükselterek söyleyenler de sıklıkla karşımıza çıkıyor.
Konu yalan dedektörlüğü olunca FBI ve CIA neler yapıyor diye bakmamak olmaz herhalde. Emekli FBI memuru Greg McCrary, geçmişi anlatırken kendi yaptığı şeyi “ben” değil “biz” diye anlatan kişiden şüphelenmemizi öğütlüyor. Ben demekten kaçınan bu kişilerin anlattıklarını detaylandırmasını isteyebiliriz. “Peki sen tam olarak ne yaptın?” diye sorarak ayrıntıları öğrenmeliyiz. Tabii bu noktada, Türk toplumunun Nihat Doğan misali tevazu ile kendinden “Biz ” diye bahsedebileceği gerçeğini de unutmamak lazım.
CIA’in önerisi de benzer yönde. Eğer karşınızdakinin anlattığı hikayede eksik noktalar varsa, o anda yazıyor olması muhtemeldir. Bu yüzden detaydan kaçınmasına izin vermeyin. Atladığını düşündüğünüz noktalar varsa sorgulayın.
Sözel gerçekliğin yanında bir de beden dili uygulamaları var, ki ben hepsine o kadar da katılmıyorum. Yine de merak edenler için açıklamak isterim: Virginia Üniversitesi’nden De-Pavlo ve Morris’in yaptıkları bir dizi araştırmaya göre, göz kontağı kurmaktan kaçınanlar, aşırı yüksek sesle konuşanlar ve daha az el-kol kullanarak anlatanlar yalan söylüyor olabilirler.
Ben bunların kişiye özel karakteristik alışkanlıklar olabileceğini düşünüyorum. Örneğin ilkokulda çok elimi kolumu kullanarak anlattığım için öğretmenim ellerime cetvelle vurmuştur ve o alışkanlığımdan vazgeçmişimdir. Veya kulağımda işitme kaybı vardır ve henüz bunun farkında değilimdir, bu da bilinçsiz şekilde yüksek sesle konuşmama sebep oluyordur.
Son olarak eklemek istediğim oldukça basit bir taktik var: Karşınızdakini iyi dinleyin! Eğer anlattıkları çelişki barındırıyorsa kullandığı sözcüklerde, yaptığı açıklamalarda kendini ele verecektir. “Hmm az önce yöneticinizle çok iyi anlaştığınızı söylemiştiniz, şimdiyse sizi anlamaya çalışmadığını söylüyorsunuz?” yorumunu yapabilmeniz için duymakla yetinmemeniz, anlattıklarına kendinizi vererek dinlemeniz gerekiyor.