Sherly Sandberg… Fortune’un En Güçlü 50 kadın listesinde… Facebook COO’su. Daha önce de Google’da en önemli yönetici pozisyonlarından birindeydi… Şu anda bence dünyada CEO’luk koltuğunu ona emanet etmekten çekinecek şirket yoktur.
Aynı anda hem anne olmayı hem dünyanın en başarılı kariyerlerinden birini yaratmayı başarmış efsane bir kadın olduğunu düşünüyorum. 🙂 Sandberg sadece kendine yapmıyor bu kariyeri ve tüm dünyadaki iş kadınlarının farkındalıklarını artıracak bir kitap kaleme alıyor. Evet biraz isyankar, biraz düzene karşı gelen, ve en güzeli düşünmeye teşvik edip “neden bu eşitsizlik allah’ım”ı sorgulatmayı amaçlıyor.
Aslında her alanda var olan bu kadın erkek eşitsizliği, (bir eşitsizlik var olduğunda hemfikiriz değil mi, daha önce konuştuklarımızı tekrarlayarak sıkmak istemiyorum. 🙂 ) tekrar tekrar üretildikçe varlığını sağlamlaştırıyor ve ne yazık ki bu üretime en büyük katkıyı yine biz kadınlar sağlıyoruz, bilinçsizce… Biz kendimizi hep geride tutuyoruz, “nasıl olsa erkek işi bu” veya “nasıl olsa beni almazlar” gibi yaklaşımlarla en doğal haklarımızdan en baştan vazgeçiyoruz. Daha çocukluğumuzdan itibaren ayrımlara itiliyoruz. Bir alanda liderlik ihtiyacı varsa ve grupta bir erkek varsa elbette yol gösterecek olan bir kız çocuğu olamaz. Yemeğin etli kısmını erkek çocuğa verme geleneği sadece Türkiye’nin doğusunda yok, tüm dünyada kız çocuklarının nasıl olsa çok gelişmeye ve sağlıklı olmaya ihtiyacı olmayacağından, nasıl olsa çocuk doğurup tüm gün evde oturacağından eşitsizlik sorun olmaz (!).
Büyüdükçe “ses çıkarmadan”, “söz dinleyerek”, “uslu olarak” sürdürmeye çalışıyoruz hayatımızı. Başkalarının bizimle ilgisi beklentisi gibi bizim de kendimize dair beklentilerimiz bu yönde oluyor. Hayatımızı ve kariyer yolumuzu, “anne olana kadar” çalışıp ondan sonra çoluk çocuğa karışıp “bir gün işe geri dönme” hayalleri kurarak çiziyoruz. Kariyer kulvarından dışlandığımız kadar biz de kendimizi dışlıyor, en baştan eşitsizliği kabul etmekle kalmıyor, bu durumun sürdürülmesine, gelecek nesiller için yeniden üretilmesine yol açıyoruz.
Kadın korkaktır, çekingendir, narindir zira öyle olması gereklidir. Salatasından saç çıktığında çok fazla iğrenmelidir mesela, aşırı tepki vermelidir çünkü narin kızlar öyle yapar. Bir restorana gittiğinde siparişi o vermemelidir, yanındaki erkeği garsona ulaşma yolunda aracı gibi kullanmalıdır (kendi derdini kendisi anlatamıyor herhalde…), zaten hesabı hiçbir zaman ödemeye yeltenmemelidir, kadın ya güçsüzdür neticede, ekonomik anlamda da bir erkeğin varlığına ihtiyacı vardır!!!
Günlük hayatın normları elbette iş hayatında da böyle ilerliyor ve durum çift taraflı devam ediyor. Erkekler üstünlük tasladıkça kadınlar kendini geri çekiyor, kadınlar kendini geri çektikçe erkekler üstünlük taslamaya devam ediyorlar. Nur topu gibi bir kısır döngümüz oluyor böylece…
Hewlett-Packard bünyesinde yayınlanan bir rapora göre, kadınlar yeni bir işe başvurmak için istenen kriterlerin %100’ünü karşılıyor olmayı gerekli buluyor. Erkekler içinse bu oran %60 civarında seyrediyor. Bu şu demek oluyor: Erkekler bilmedikleri alanlarda boy göstermekten çekinmezken ve “bilmesem de öğrenirim” yaklaşımındayken kadınlar kendini yetersiz hissediyor ve adım atmıyor.
Eşitsizliğin en net görüldüğü noktalardan biri de en rakamsal haliyle maaşlar oluyor. Mercer’in 41 ülkede yaptığı araştırma sonuçları bu konuda hayli dikkat çekici. Cinsiyete göre maaş farklılıklarını inceleyen araştırmaya göre, Almanya’da kadın yöneticiler erkek yöneticilerden %22, Avusturya’da %20, İsveç ve İspanya’da %18 daha düşük maaş alıyorlar. 41 ülke arasında sadece Bulgaristan ve Rusya’da kadınlar daha yüksek ücret skalasındalar; %5′lik bir farkla. Bu farklılıklar kadınların çalışmaya ara verme potansiyeli ve oldukça net şekilde ayrımcılıkla açıklanıyor uzmanlar tarafından.
Bence bir sebebi daha var, kadınların isteyememesi durumu. Google’dan sonra Facebook CEO’su Mark Zuckerberg tarafından iş teklifi aldığında Sherly Sandberg çok daha iyi bir pozisyon ve maaş ile başka yerlerde çalışabileceğini bildiği halde bu teklifi kabul etmeyi düşünmüş ancak eşi ve kız kardeşinin kocası tarafından pazarlık yapmaya ikna edilmiş. Bu iki erkeğin en güçlü argümanı da şuymuş: “Senin yerinde bir erkek olsaydı asla ilk teklifi kabul etmez, pazarlık yapardı”…
Vehasılı, dünyanın en güçlü kadınlarından biri olan Sherly Sandberg’e kulak vermek ve üzerimizdeki şu çekingenliği bir an önce atmak gerektiğini düşünüyorum.
İlgilenenler için bilgi vereyim, bu değerli hanımefendinin yazdığı kitap henüz Türkçe’ye çevrilmemiş, Lean In-Women, Work, and the Will To Lead ismiyle ulaşabilirsiniz…