Geçenlerde üniversite öğrencisi bir danışanım, yönetim kurulunda olduğu kulüp toplantılarında ekip olmaktan uzak tartışmalar yaşandığından bahsetti. Herkes kendi fikrinin yılmaz savunucusuymuş, diğerlerinin fikrine önem vermiyormuş. Çünkü kendi fikri kabul edilirse kendi isminin öne çıkacağını düşünüyormuş.
Ne dersiniz sevgili beyaz yakalılar, sizce de tanıdık bir hikaye değil mi?
Gençlerle bir araya geldiğim her fırsatta iş hayatını tanımak için öğrenciyken, kampüs içinde pek çok fırsatları olacağından bahsediyorum. Kulüp faaliyetleri de bunlardan biri. Bu hikayedeki kulüp yönetim kurulu, çoğu şirketin, büyük grubun yönetim kurulunda veya şirketteki en alt pozisyonların gerçekleştirdiği toplantılarda yaşanan durumlardan daha farklı bir şey yaşamıyor.
Bizler ekip ruhunu çoğu zaman bulamıyoruz, ekip olma bilincindeki mayayı tutturamıyoruz, bencilliğimizi ekip hedefinin gerisine koyamıyoruz. Bu yüzden ekip olmayı öğrenmek için eğitimler alıyoruz, kitaplar okuyoruz, ekip koçluğu alıyoruz, yöneticilerimizin bize ekip olmayı öğretmesini bekliyoruz. Ve sonunda pek çok durumda yine ekip ruhunu yakalayamıyor ve kişisel çıkarlarımızı önemseyerek hareket ediyoruz.
28 Eylül 2015, 00:50
Yoneticilerimize ekip olmayi kendi sozunu dinleyen insanlari barindirmak olarak ogrettigimiz icin sistem kendini tekrar ediyor. Iki kisinin oldugu yerde ekip oldugu fikrine pek katilamadim. Aklima hemen gorucu usulu evlilik geldi :-)…Ayni dili konusan iki kisi olabilir… o da belki…:-) Iki kisi = potansiyel ekip derdim herhalde. Ama iyi bir baslangic noktasi olabilir.
28 Eylül 2015, 23:16
Sosyal zekanın bileşenlerine bakıldığında;Takım kurabilme,sorunlara tartışarak çözüm bulabilme,güven duyulan bir takım/ekip üyesi olma ve de dayanışma ağı kurabilme dolayısıyla bağlantıda olma durumu şeklinde karşımıza çıkmaktadır.