Yükselen değer: Startup firmalar!
Henüz kelime anlamını bilmeden bile herkes bir startup’ta çalışmak istiyor. Özellikle şu anda iş yaşamında yavaş yavaş tecrübe kazanmaya başlamış olan Y kuşağının startup aşkı dillere destan…
Eskiden sadece Silikon Vadisindeki yeniliklerle kendinden bahsettiren startup firmalar artık dünyanın her yerinde. Türkiye’de de her gün yenilerinin iş hayatına girdiğini gördüğümüz startupların bulunduğumuz coğrafyadaki merkezi ise Berlin. Ben de bundan 10 gün öncesine kadar Berlin’de bir teknoloji startupı için çalışıyor olduğumdan Webrazzi’deki şu yazı ilgimi daha fazla çekti.
Startup sözcüğüne henüz Türkçe bir karşılık bulunamadı bildiğim kadarıyla, bence TDK bu işe bir an önce el atmalı, zira gelecekte bu sözcüğü çok daha sık duyacağız. Kelimenin içeriğine bakacak olursak da, bir startup’ı oluşturan elementler; en az bir fikir, yönetim işinden anlayacak bir CEO adayı, bolca yazılımcı, bolca enerjik taze kan, ve bir yatırımcı. Zira yatırımcı amcamız parayı koyacak ve CEO adayımız yazılımcılarla enerjik taze kanları çalıştırarak o yatırımcının yüzünü kara çıkarmamak için bir süre çabalayacaktır. Bu süre oldukça uzun da olabilir, bir startup’ın para kazanmaya başlama hedefi ilk 2 yıl için -çoğu durumda- pek gerçekçi olmayacaktır. Ve hatta nerede okuduğumu unuttuğum bir istatistiğe göre, açılan her 3 startuptan sadece 1 tanesi ayakta kalmaya devam edebiliyormuş. Yine başka bir ortalama veri de diyordu ki, “eğer açtığınız startup 2 yıl sonra hala ölmemişse o zaman daha da sırtınız yere gelmez”…
Startup fikriniz bir Facebook’a dönüşebilir evet, ancak kuvvetle muhtemel dönüşmeyecek., üzgünüm.
Berlin’de çalıştığım şirkette Brezilyalı bir arkadaşım oraya gelme hikayesini anlatmıştı; iş ilanında “start-up”, “teknoloji”, “web”, “genç-dinamik ekip”, “şirket dili İngilizce” kavramlarını görünce “Aaaa Facebook gibi yani” diyerek başvurmuş ve hikayesi başlamış. Ve fakat zavallım geldiğinde görmüş ki, henüz Facebook olmaya hiç yaklaşamamış bir firma, hatta “kapattık” deseler bir an bile şaşırmayacağımdan eminim.
Bence startupların ortak sorunu sürekli “deneme-yanılma” yöntemiyle ilerliyor olmaları. Bir düşünelim, şirketten 10 kişilik bir ekip 3 ay boyunca gece gündüz belirli bir fikri gerçekleştirmek için uğraştılar. Ve 3 ayın sonunda “hmm yok bu iş böyle olmuyor bir de şöyle deneyelim” diye yeni bir 3 aylık sürece giriliyor. Motivasyon? Başarı? Zor bir ortam velhasılı…
Bunun yanında yapılan işler her zaman çok geliştirici ve “evet faydalı oldum” motivasyonu sağlayabilen türde değildir. Daha çok “o kadar okulları bu saçmasapan işleri yapmak için mi okudum ben” modunda olacaksın, çünkü her şey henüz çok taze, çok yeni ve pek çok “ayak işi”miz var.
Ayrıca maaş skalası da diğer firmalara göre düşüktür.
“Deneme yanılma” yöntemini startupların işe alım politikalarında da görebiliriz. İşe alım çoktur. Neden? Çünkü yatırımcı amcamız bol para vermiştir, biz de dünyanın dört bir yanından en yetenekli insanları “muhteşem startup”ımıza çekebiliriz ve amcaya “bak işte nasıl da büyüdük hohoyt” diyebiliriz. Ancak sonrasında CEOların ve yöneticilerin “hmm yok ben beğenmedim bu çocuğu, çıkaralım” talebi de sıkça karşımıza çıkar. “Neden?” sorusuna sağlam bir cevabı olmayan bu “yöneticilerin” de yaş ortalaması 25 olduğundan çok fazla beklentiye girmemek lazım tabii. Hemen orada “eeeh çocuk oyuncağı mı bu?!” diye çığlık atmak üzere olan bir arkadaş var, İK’cı muhtemelen, sevin onu, yazık çünkü ona.
Zaten her an kapanabilitesi olan bir şirket olduğundan yukarıda da bahsetmiştik.
Çok karamsar yaklaştım, elbette avantajları da vardır bir startup’ın. Eğer fikir tutar da bir Facebook olursa, “ben o markanın kurucu ekibindeydim nabeer” diyebilirsiniz. Kurumsal firmalara kıyasla süper rahat bir ortam vardır. Kaçta girip çıktığın çok önemli değildir, sosyal ağlara sınırsızca girebilirsin, yaş ortalaması düşük olduğundan daha eğlenceli bir ekiple çalışırsın, ve tutunabilmek için tırnaklarınla kazımak zorunda kaldığını gelecekte karşılaşacağın herkes bilir. Bunların yanında ortamdaki çalışan sayısı düşük olduğundan “fark edilme” ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Eğer başarılı işler çıkarıyorsanız o firmanın “adamı” olmanız çok kolaydır. Yeni fikirlerinizi dinletebilme ve uygulamaya koyabilme şansınız kurumsal firmalara kıyasla çok daha yüksektir. Sizi dinlerler.
Tüm bu okuduklarından sonra, eğer hala bir startup’ta çalışmak isteyen varsa, bir sonraki paylaşımım onlar için tavsiyelerle dolu olacak. Kararınızı sorgulamanız için son bir şans. 🙂
24 Mayıs 2013, 18:22
Kurumsal bir firmadan, başka bir kurumsal firmanın srartup organizasyonunda 2 senedir görev yapıyorum. Dediğiniz herşeyi bende aynen yaşıyorum. Mühendis olmamdan dolayı sürekli üretme, talep yaratma iştahım var. Ancak startup organizasyonda dediğiniz gibi çark düzgün dönmediği zaman işleri yavaşlatma başlıyor. Böylece zaman içinde sizin oradaki var olma sebebiniz ortadan kalkıyor. Ve bir süre sonra sizde kendinizi değersiz hissediyorsunuz.
Eğer bir startup organizasyona girme hevesiniz varsa ilk o organizasyonun gerçekten yürüyeceğine, o organizasyonda var olma sebebiniz hevesinizin hiçir zaman yok olmayacağına ilk siz inanın ve geleceği hissederek başlayın.
26 Mayıs 2013, 07:27
Merhaba Meyir Bey,
Yorumunuz ve tavsiyelerle sağladığınız katkı için teşekkür ederim. 🙂
Saygılarımla.