Bir üniversite yurdunda başlayan Facebook hikayesi, bugün 500 milyar dolar değere sahip, 20 bin kişinin çalıştığı bir şirket haline gelmiş durumda. Aylık 2 milyar kullanıcısı olan, 7’den 70’e demenin yeni doğan bebeklere açılan hesaplarla birlikte manasını yitirdiği bu fenomen sosyal medya platformu kimilerine göre eski cazibesini yitirdiyse de günden güne büyüyen ve çalışanları için mutluluk kaynağı olarak görülen bir şirket. Glassdoor’un şirket başkan yardımcısı ile yaptığı röportaja göre, Facebook’un bu başarısının en önemli sebeplerinden biri kurum kültürünün ilk günkü halini koruyabilmesi. Yurt odasında neyse şimdi de onu korumaya çalıştıklarını pek çok şirket prosedürüyle görebiliyoruz aslında. Bu kültür, Inc.com yazarı Michael Schneider’a göre 5 önemli unsuru barındırıyor.
Bunlardan ilki, misyon odaklı gitmek. Deloitte’un C-level yöneticilerle yaptığı bir araştırmaya göre yöneticilerin %69’u misyonu şirketin başarısında kritik faktör olarak görüyor. Hızlı büyüyen şirketlerin başına gelen en kötü şey genelde misyonu unutup hedeften sapmak, büyümeyi yönetememektir. Bu noktada Facebook’un işe alım sürecinde dürüstlüğünü koruyan ve mülakatlarla ilgili şeffaf bilgiler vermekten kaçınmayan nadir şirketlerden olduğunu hatırlayalım.
İkincisi, hiyerarşiden kaçınmak. Herkesin adil bir ortamda çalışması için aslında en tepedeki kişinin her adımında özenli olması gerekiyor. Mark Zuckerberg’in dostane yaklaşımından farklı kaynaklar tarafından sıkça bahsediliyor. Hatta 9 yıldır Mark’ın en yakın çalışma arkadaşı olan Lori Goler “Mark kameralar önünde nasılsa ofiste de öyledir” diyerek anlatıyor onu. Çalışanlarına arkadaşça yaklaşımı şirketin genelinde daha sıcak ve içten bir havanın hakim olmasını sağlıyor, bu da çalışanların “babamın şirketi mi sanki” bakış açısını engelliyor belki de. Geçtiğimiz yıllarda Yemeksepeti satıldığında karın bir kısmının tüm çalışanlar arasında paylaştırılması da aslında bu adil ve samimi yaklaşımın yerel bir örneği olarak şurada dursun.
Üçüncü faktör, çalışanların en iyi oldukları alanlara odaklanılması. Evet neredeyse tüm şirketler işe alım yaparken yeteneklere ve yetkinliklere bakar fakat pek azı işe alım sonrasında bu yetenekleri güçlendirmeye odaklanır. Genelde yapılan, eksikliklerin aranıp bulunup bunlar özelinde geri bildirimlerle performans artırımına çalışılmasıdır. Gallup’ın yaptığı bir araştırmaya göre, güçlü yönlerine odaklanılan çalışanlar %8 daha verimli ve 6 kat daha bağlı çalışıyorlar. Facebook, güçlü yönlerinizi parlatmanıza destek olacak türde, türünün nadir örneklerinden olan bir şirket.
Dört, sorumluluğun kişide olması. Alışık olduğumuz şirket yapıları genellikle çalışanların kafasına vurularak veya kırbaçlanarak çalıştığı yerler. (Abartıyor muyum?) Oysaki Facebook’lular, çalışanların yetişkin bireyler olduğunun ve herkesin kendi işinden sorumlu olduğunun bilincindedir. Bu sayede de herkes kendi görevlerini en iyi şekilde yaparak bütüne katkı sağlama motivasyonuyla çalışır.
Beş, insancıl bir çalışma ortamı sağlanması. Burada çalışanların işteki ve özel yaşamındaki durumlarıyla yakından ilgilenilir. ABD’de yas izni 3 günken Facebook böyle zamanlarda çalışanlarına 20 gün ücretli izin veriyor. Ayrıca Facebook, doğumdan sonra babalara da 4 ay ücretli izin veriyor. Mark Zuckerberg de geçtiğimiz hafta ikinci kez baba olarak 2 aylık babalık iznine ayrıldı. Babalık izninin ABD’de de yeni yeni yaygınlaşmaya başladığını ve geçtiğimiz sene şirketlerin sadece %15’inin bu izni kullandırdığını hatırlatalım.
Tüm bu sebeplerden dolayı da Facebook, uzunca bir süre en iyi yetenekleri elinde tutmayı başararak daha büyümeye devam edecek gibi görünüyor. Ne diyelim, yolları açık olsun.