selinyetimoglu.com

PCC Profesyonel Kariyer Koçu & Kariyer Danışmanı, Ex-HR

Açık Ofiste Çalışmak Ne Kadar Verimli?

3 Yorum

Son yıllarda işteki verimlilik üzerine sohbet ettiğim pek çok kişiden aynı şeyi duyuyorum: “Açık ofiste odaklanarak çalışamıyorum!” Açık ofisler, az metrekarede çok iş gücü çalıştırma isteğinin bir sonucu olarak ortaya çıkarken uydurulan kılıf “sürekli iletişim” olmuştu. Oysaki “yonca” da denen kübik masalarda aralarına 50 cm paravan koyulan kişiler birbirlerinin yüzünü görmek için ayağa kalkmak zorunda kalırken ortamın sesi dolayısıyla beynin yorulma hızı da her geçen gün katlanarak artıyordu. Dolayısıyla ortada ne iletişim kalıyordu ne de verim. Üstelik bu ortamların daha öfkeli bireyler yaratıp yaratmadığına dair bir araştırma yapılsaydı o konuda bile etkili olduğunun kanıtlanacağına eminim. Aa bu arada, bunlar benim kişisel düşüncelerim sanılmasın. Arkama bilimin ışığını almadan atıp tutacak değilim. Harvard’da yapılan bu araştırma, Steelcase’in bu çalışması, Exeter Üniversitesi’nde yapılan bu araştırma ve daha pek çok araştırma özetle aynı sonuca ulaşıyor:

Açık ofisler;

  • Stres ve stres kaynaklı hastalıkları artırıyor.
  • Odaklanmayı zorlaştırıyor.
  • Verimi düşürüyor.

Daha spesifik konuşacak olursak:

  • Çalışanların iyi olma hali (plaza dili tabiriyle wellbeing’i) %32 düşüyor.
  • Verimlilik %15 azalıyor.
  • Çalışanların %31’i “kafa” gerektiren işleri yapabilmek için ofis dışında bir yere gitmek zorunda kalıyor.
  • Bir çalışan ortalama olarak günde 86 dakikasını çevresel faktörler dolayısıyla heba ediyor.
  • Açık ofiste çalışanların hastalık izni alma sıklığı %62 daha fazla.

Danışanlarımın önemli bir kısmı da bu dertten muzdarip. Herkesin kariyer veya performans hedefleri var ve bu hedeflere ulaşmaları için üretken olmaları, hatasız iş çıkarmaları gerekiyor. Ancak bu şartlar altında seçenekler, A) şansı varsa arada bir boş bir toplantı odası bulup orada çalışabilmek, B) çoğunlukla gerçekleşen durum olarak evde çalışmak ki bu seçenek de evde çoluk çocuğun olmadığı durumlarda daha çok geçerli. Çoğu zaman çocuklar uyuduktan sonra çalışma ortamı ancak sağlanmış oluyor lakin o saat geldiğinde de hevesli beyaz yakalımız malum sabah 06:00’da uyanmış olduğu için daha fazla çalışmaya mecali kalmamış oluyor. (Zaten niçin bir insan şirketinin sağlamadığı olanaklar yüzünden dinlenme saatinden feragat ederek gece gece çalışmak zorunda kalsın ki!)

Hal böyleyken sevgili okurlar, durumun farkında olan şirketlerin de dev adımlar atabilme gücü pek yok gibi. Özellikle ekonominin bu halde olduğu dönemlerde onlar “işten çıkarma yapacağımıza daha küçük ofislerde çalışalım”, çalışanlarsa “işimden olacağıma akşamları evde çalışırım” raddesine gelebiliyor. Çözüm yok değil, var elbette. Eğer iş alanı ve sektör aksini gerektirmiyorsa bence isteyen herkes evden çalışsın zaten. Hem yolda geçen verimsiz süre ortadan kalkar hem maliyetler azalır. Ama çoğu işveren bunu yapacak kadar güvenmiyor çalışanına. Yapanların bir kısmı da sürekli gözetleme mekanizmaları kurma derdine giriyor. Oysaki GÜVEN ne tatlı şey, öyle değil mi sevgili okurlar? Bireyin bireye, çalışanın şirketine, şirketin çalışanına, vatandaşın ülkesine güveni… (hoop yazı başka tarafa kayıyor gibi, hemen toparlıyorum bir saniye.)

Ne diyorduk? Evet, ofiste verimli çalışmak için gerekli koşullar. Evden çalışma tek çözüm değil, pek çok yeni model kurgulanabilir. Öte yandan masa düzenine gelene dek çok daha zor koşullarda çalışılan pek çok iş yeri de var tabii. Havasız, güneş almayan, tozlu, ışığı yetersiz, kişisel alanı hiç olmayan, tuvalette sıra beklediğiniz ve bu esnada zaman kaybettiğiniz için fırça yediğiniz gibi… Tüm bu konular ele alınmalı elbette. Peki ne zaman?

Dışarıdan çok havalı duran o plazalarda çalışanların çoğu güneşsizlikten D vitamini eksikliği çekiyor. Oksijen kıtlığı stresli yaşam tarzına eklenince herkes hayatta kalabilecek kadar nefes alır olmuş, çoğu kişi ileride sırf bu nedenle karşılaşabileceği hastalıklardan haberdar değil. Hani Çin’de bir kısmı da çocuk olan işçilerin geceleri koğuş gibi yerlerde yer yataklarında yan yana üst üste yattığı fabrika fotoğraflarını gördüğümüzde “ah yazık” diyoruz ya, bir yerlerde de bizim çalışma ortamımızın fotoğraflarına bakıp “ah yazık” diyenler var.

Peki, bebek adımlarla başlanacak olsa, sizce sizin şirketinizde ofis düzenini iyileştirmek için neler yapılabilir? Yorum olarak aşağıya yazarsanız muhakkak birilerine fikir verecektir.

Bu yazıya başlarken, dünyanın en havalı, en minnoş tasarımlı ofislerinden fotoğraflar paylaşacaktım. Yazarken yazarken bir de baktım konu buralara gelmiş. Bu saatten sonra o fotoğrafları paylaşsam artık olmaz. N’apayım belki başka bir yazıda da onları anlatırım.

Bayram tatili sonrası dev sendrom sabahına pek uygun olmadı bu yazı farkındayım. Daha çiçekli böcekli, olumlu neşeli bir şeyler yazacaktım ne oldu ben de anlamadım.

Affınıza sığınarak, kalbimin derininden çıkıp gelen sevgilerimi ve iyi dileklerimi gönderiyorum.

3 thoughts on “Açık Ofiste Çalışmak Ne Kadar Verimli?

  1. Teşekkürler çok güzel bir yazı. Bizim şirkette sahada çalışan çok sayıda kişi var. Hepsi sadece haftada 1 kez uğruyor ofise. Birlikte çalışmak zorunda değillerse günleri kendi aralarında bölüşsünler. Kimi salı gelsin kimi çarşamba. Bu şekilde en azından onların kalabalığı ve gürültüsü hafifler.

  2. Sabah sabah bayram şekeri tadında bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık. Odaklanma konusunda problem yaşadığım için, işiminde uygun olmasından dolayı ofisi sadece şirketin ve benim iş adresim olarak kullanıyorum.

  3. Açık ofiste verimli çalışabilen var mı ki. Anlatıyorum ama İK anlamak istemiyor çünkü işlerine gelmiyor. Belki siz anlatınca anlarlar.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s