Geçenlerde yayınladığım “güçlü ve gelişime açık yönlerinizi nasıl geliştirirsiniz?” videomda bir örnek olarak bahsetmiştim. Onun üzerine gelen sorular nedeniyle daha detaylı ve sadece bu konuya odaklanan bir paylaşım yapmaya karar verdim.
Bu arada başlamadan şunu da belirteyim: Efenim, mükemmeliyetçilik sözlüğe göre tek L ile yazılıyor. Eskiden ben de “mükemmelliyetçilik” sanıyordum, değilmiş.
Öncelikle mükemmeliyetçilik nedir?
“Her şeyin kusursuz olmasını istemek ve kusursuz olmaya çalışmak” olarak tanımlıyorum ben.
Bir örnek verecek olursak; bir eposta yazıyorum diyelim. Normalde 3-4 cümlelik bir epostayı 2-3 dakika gibi bir sürede rahatlıkla düşünüp yazabilirim sanırım. Hiç süre tutmadım ama şimdi düşününce ortalama olarak mantıklı geldi. Bu epostayı yazarken de kelimelerimi dilbilgisi ve anlatım açısından doğru şekilde yazmaya çalışırım elbette. Ancak bu kontrol işi benim için o epostayı yazmanın en çok vakit alan kısmıysa, tekrar tekrar yazıp siliyorsam, içime bir türlü sinmiyorsa ve göndermeye hazır hissetmiyorsam bu bir sorun olabilir. Eğer bu, gün içinde gönderdiğim çoğu epostayı yazarken yaşadığım bir durumsa o halde kesinlikle burada bir problem vardır.
Yoksa mesela haftada bir şirketin genel müdürüne bir eposta gönderiyorumdur ya da binlerce kişiye ulaşacak bir eposta grubuna önemli bir gönderim yapıyorumdur o halde elbette bir miktar daha özenle kontrol ederim.
Bu nedenle sorunun büyüklüğünü belirleyen şeyin, durumun sıklığı olduğunu hatırlayalım.
1989-2016 arasında sürekli olarak toplanan verilerin analiziyle yapılan bir çalışma bize gösteriyor ki mükemmeliyetçilik gittikçe daha fazla kişinin yakalandığı bir hastalık gibi yayılıyor. Bunun sebebi, rekabetin gittikçe artması gibi görünüyor.
Mükemmeliyetçiliğin en etkili zararı sizi yavaşlatmasıdır. Hız çağında yaşarken, öz kontrol mekanizmanızın sizi ne kadar yavaşlattığını tespit etmek başlangıç noktanız olabilir.
“Mükemmel iyinin düşmanıdır” sözünü pek severim. Zaten iyi olan bir şeyi daha iyi yapma çabası her zaman istenen bir şey olmayabilir. Ve mükemmeliyetçiliğin de üzerinde durulması gereken bir gelişim alanı olduğuna inanıyorum. Özellikle hızlı olmayı gerektiren pozisyonlarda çalışan kişileri yavaşlatarak aşağı çeken, performanslarının düşmesine sebep olan bir zayıf yön olabiliyor.
Mükemmeliyetçilik içinde mükemmel sözcüğü geçtiğinden midir nedir, bazen ilk bakışta iyi bir şey gibi algılanabiliyor. Hatta How I Met Your Mother dizisinde bu konuyla dalga geçtikleri bir bölüm de vardı. Yanlış hatırlamıyorsam Robin karakteri bir mülakata gidiyor ve zayıf yönleri sorulduğunda “mükemmeliyetçilik” diyordu. Gerçekten de mülakatlarda çok sık verilen bir cevaptır. Çok sık verildiği için fark yaratmanızı engellediği gibi madalyonun diğer tarafında ağırkanlı olduğunuz izlenimini de verebilir. Benim mülakatımda aday böyle bir şey dediğinde bu konu üzerinde durur ve yaşanmış örneklerle açıklamasını isterim. Bir şekilde bu özelliğinin kendisini nasıl etkilediği bilgisini edinmeye çalışırım. Genellikle aday en başta “ne kadar da kusursuz” iş çıktıları olduğunu ima etmek için bunu söylemiş oluyor ancak altını kazdıkça bunun kendisini olumsuz etkilediği, hızlı karar alması, hızlı hareket etmesi gereken konularda zorladığı, planlama yetkinliğini olması gerekenin altında bıraktığı anlaşılıyor.
Mükemmeliyetçilerin başka bir alışkanlığı da her şeyi kendi kendilerine yapma çabalarıdır. Yardım istemiyor oluşlarının sebeplerinden biri, o işi diğer kişilerin o kadar da iyi yapmayacağı fikri olabilir. Bu nedenle mükemmeliyet problemi yaşayan yöneticiler delegasyondan kaçınırlar. Bu da hem astlarını geliştirmeyen bir yöneticilik hem de hiçbir şeye yetişemeyen bir çalışan olmakla sonuçlanır.
2016’da Kanada’da yayınlanan bir makalede araştırmacılar mükemmeliyetçilik ve depresyon arasındaki ilişkiyi ele aldılar. Her ne kadar mükemmeliyetçiler bu tutumlarını başarılarının sırrı olarak görseler de depresyona girme ihtimalleri bu çalışmanın verilerine göre, mükemmeliyetçi olmayanlara kıyasla daha yüksek.
Daha az mükemmeliyetçi olmaya karar verirseniz, bunun daha az başarılı olmanız anlamına gelmeyebileceğini bilmelisiniz. York St John Üniversitesi’ndeki bir araştırmada atletler, çalışanlar ve öğrenciler incelendi. Daha yüksek başarı standardı olan (yani mükemmeliyetçi olan) kişilerin başarı seviyeleri ile daha düşük başarı standardı olan kişiler arasında hangisinin daha yararlı bir yaklaşım olduğuna bakıldığında bir fark görülemedi. Psikologlar mükemmeliyetçiliği bir davranış biçimi değil de kişinin kendini görme biçimi olarak tanımlıyor.
Mükemmeliyetçiliğin üstesinden gelinebilir mi?
Davranış ve tutumlarımızın bizi rahatsız ettiği sürece değiştirilebileceğine inanıyorum. Adım atmak için gerçekten rahatsız olmamız gerekiyor tabii. Eğer bu örnekte olduğu gibi mükemmeliyetçilik sizin daha stresli ve ağırkanlı olmanıza sebep oluyorsa öncelikle bu durumun sizi ne kadar etkilediğini görmek için bir kenara minik notlar alabilirsiniz. Veya bunu mükemmeliyetçi bir yöntemle yaparak bir defter edinip her gün hangi anlarda bu yaklaşımı sergilediğinizi, bunun sizi nasıl etkilediğini ve sonucun ne olduğunu not edebilirsiniz. 2-3 hafta sonra elinizde analiz için yeterli miktarda veri olacaktır. Bu analizin ilk adımı çoğu zaman farkındalık oluyor.
Mükemmeliyetçilik alışkanlığından kurtulma yollarını da haftaya bir başka blog yazısında paylaşacağım. Takipte kalın. 😉
03 Aralık 2018, 12:46
Bu yazıyı hemen eşime gönderdim. Her şeyin kusursuz olmasını istemesi ondan önce beni depresyone sokacak çünkü. Elinize sağlık.