Pek çok çalışan için ofis tasarımı hayati öneme sahip olabiliyor. Çalışanların, çoğu zaman evden çok ofiste vakit geçirdiğini düşünecek olursak, bunun sebeplerini anlamak çok da zor olmuyor elbette. Bu nedenle, nasıl ki artık evlerimizin dekorasyonunu bundan 40 yıl önceki gibi yapmıyorsak, ofislerimizi de o klasik “beyaz masa-beyaz duvar-siyah koltuk” kombinasyonunun sıkıcılığından kurtarmamız gerekiyor. Eskiden ben böyle ofislere “hastane gibi” diyordum, ki hastaneler bile artık renklenmeye, daha fonksiyonel hale gelmeye başladı. Sene 2017 olduğunda, dünya dijitalleşmeye ve çalışan doğum tarihleri 2000’lere doğru yaklaşmaya başladığında, artık “eğlenceli ofis tasarımı” bir lüks değil, bir gerekliliktir. En başta da iyi tasarıma sahip ofisler, çalışanlarda verimliliği ve motivasyonu artırdığı için bir gerekliliktir. Çünkü, her zaman her fırsatta aktarmaya çalıştığım gibi, insanlar “zorla” değil, “kendi istekleriyle” geldiklerine inandıkları zaman daha severek ve dolayısıyla içsel motivasyonla daha uzun süre çalışabiliyorlar. Şöyle düşünelim; arkadaşlarınızla dışarıda buluşacağınız zaman nasıl mekanlar tercih ediyorsunuz? Bu soruya verdiğiniz cevap bence sizin ihtiyacınız olan ofis tasarımının ipuçlarını veriyor.
Ohio State Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, eski, karanlık ve gürültülü ofislerde çalışan kişiler, modern tasarımlı ve güneş alan ofislerde çalışanlara göre daha yüksek stres seviyesine sahip ve kalp sağlıklarıyla ilgili sorun yaşama ihtimalleri daha yüksek. Plazalarda çalışan çoğu kişinin sağlık verileri D vitamini eksikliği olduğu yönünde. Kendi tecrübelerime bakınca da, bir Y kuşağı olarak, yemyeşil bir kampüs hayatından sonraki ilk iş deneyimimde -2. katta bir ofiste 3 ay dayanabildikten sonra koşarak uzaklaştığımı görebiliyorum. Yaptığım iş gereği, her hafta 5-6 farklı ofisi ziyaret etme imkanım oluyor. Gittikçe sayıları artan ferah ve renkli dekorasyonlu ofisleri görebiliyor olsam da, en az 3’te 1’inin güneş almayan ve tekdüze tek renkli ofisler olduğunu üzülerek söyleyebilirim.
Texas Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmanın sonuçları diyor ki, ofiste hakim olan renklerin ruh halimiz üzerinde doğrudan bir etkisi bulunuyor. Bu araştırmaya göre, gri, bej ve beyaz ofislerde çalışanlar daha depresif oluyorlar. Yeşil ve Mavi, odaklanmayı ve verimliliği artıran renklerden. Kırmızı, ilham verici bir renk olarak kullanılabilmekle beraber, kalp atışlarını ve panik seviyesini artırabileceğinden dolayı dikkatle kullanılması gereken bir renk. Bu yüzden uzmanlar sadece dikkat edilmesi istenen noktalarda kullanılması gerektiğini söylüyor. Sarı renk, iyimser, enerjik ve taze bir renk olduğu için yaratıcılık gerektiren ofislerde kullanılması inovasyonel sonuçlar doğurabilir.
Elbette olması gereken, farklı renklerin, dokuların ve objelerin kombinasyonu ile verimli ve keyifli bir ofis yaratabilmek. Bu noktada da, bu hafta ziyaret ettiğim BAT ofisinden bahsetmek istiyorum. Gerçekten ilham verici bir ofis dekorasyonu ve örnek alınası bir taşınma hikayeleri var. Çoğu zaman taşınmak kaotiktir. Bunu hayatı boyunca -sanırım- 18 kez taşınan birisi olarak söylüyorum: Taşınmak Kaotiktir! Kurumsal taşınmalara baktığımda da, aynı bina içinde farklı kata taşınıldığında bile sinirlerin ne kadar gerilebildiği su götürmez bir gerçektir. Berlin’deki ilk iş günümde, şirketin de yeni ofislerindeki ilk günü olduğunu bilmiyordum. Pazartesi sabahı ofisin kapısından içeri girdiğimde gördüğüm manzara, birkaç kişinin birbirine bağırdığı, herkesin ayakta olduğu ve hızlı hareketlerle bir şeyler arıyor gibi göründükleri bir ofisti. O an aklımdan geçen şey: “Aman Allahım ben nereye düştüm? Bunun için mi güzelim işimden istifa edip bu ülkeye taşındım?” olmuştu. Neyse ki birkaç dakika sonra her şey netleşti de “taşınma kaosu” olduğunu öğrendim ve yüreğime su serpildi. Velhasılı, en samimi ekiplerde veya en kurumsal yapılarda bile zordur bu işler.
BAT ise, aynı lokasyonda farklı bir binaya taşınacakları zaman bunu planlı bir maceraya dönüştürmüş. Her departmandan bir kişinin katılımıyla oluşturulan “Project Beyond” ekibi, tüm dekorasyon ve taşınma sürecini üstlenmiş. Birlikte çalıştıkları mimari ofisiyle iletişimi onlar sürdürse de ofiste çalışan 200 kişinin fikri her konuda alınmış. Her konuda. Çok ciddiyim! Örneğin, hangi sandalyelerin alınacağına karar vermek için tüm çalışanlar, 5 alternatif sandalyeye tek tek oturarak oy vermişler ve sonuçta en çok oyu alan sandalyeler alınmış. Masalardan kahve makinalarına kadar bu demokratik yöntemi kullanmışlar. Renk seçimlerinden, ışığa, ses düzenine kadar her konuda fikirlerini belirtebilmeleri ve birlikte karar vermeleri için çalıştaylar düzenlemişler. “Bu işin mimarı biziz” diyerek sahiplenebildikleri bir ortamı sadece taşınma öncesinde değil, sonrasında da koruyabilmek için, taşındıktan 2 ay sonra da bir çalıştay yapmışlar. Bu kez soru “nelerden memnun değilsiniz?”miş. Taşınma sürecini kolaylaştırmak için her çalışana özel taşınma kitleri hazırlanmış. İnsan Kaynakları Direktörü Gökçe Hanım’ın verdiği bilgiye göre, kendi ihtiyaçlarına uygun şekilde dizayn edebildikleri yeni ofislerinde çalışırken, pek çok kişi artık işleri bitse bile akşamları daha uzun saatleri ofiste geçirmeye başlamışlar.
Ofisin dinlenme kısımları, yani playstation oynayabildiğiniz, kahvenizi içip kitabınızı okuyabildiğiniz veya yemek yiyebildiğiniz kısımları bana son zamanlarda sıkça tercih ettiğim hipster tarzı kafeleri anımsattı. Pek çok alanda taze yeşilliğin kullanılması, sarı, yeşil ve turuncu renklerin ağırlıkta olmasıyla da, gerçekten insanın çıkmak istemeyeceği bir mekan yaratmayı başarmışlar. British American Tobacco’yu özenli yaklaşımları için bir kez de buradan tebrik etmek istiyorum. Orjin Maslak’ta bulunan yeni ofislerinde “güle güle çalışsınlar”.
12 Ağustos 2017, 10:10
Çok güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık. Ofis dekorasyonu ve renklerin gerçekten önemli olduğunu düşünüyorum. Bizde bu konuda fabrika mimarlık isimli firmadan destek almış çok memnun kaldık.