selinyetimoglu.com

PCC Profesyonel Kariyer Koçu & Kariyer Danışmanı, Ex-HR

Ah Bu İnsan Kaynakları Zirveleri, Konferansları, Kongreleri…

3 Yorum

2012 yılından bu yana, İnsan Kaynakları alanında İstanbul’da düzenlenen hemen hemen tüm konferans, zirve ve kongrelere katıldım. Bence konferans sistemleri dönüşüme ayak uydurmalı. En “aman dijital canım dijital” diyen konferanslarda bile 20 yıl öncekinden farklı bir yaklaşım görmüyorum.

Dünyanın bir ucundan konuşmacılar getiriyorlar. Konuşmacı, 2 makalesini okusam ya da bir videosunu izlesem zaten aşağı yukarı öğreneceğim şeyleri anlatmak için kalkıp geliyor. Yazık onca emeğe, paraya, enerjiye. Bir katılımcı olarak ihtiyacım aklımdaki soruları sormak, iş yaşamının temel gereksinimi olan enerji depolamak veya daha fazla samimi tecrübe aktarımı edinmek olurdu.

Bu satırları aylar önce katıldığım bir konferans esnasında yazdım. Yazma ihtiyacı duydum çünkü. Hele bir tane konuşmacı dinledim ki, daha önce dinlemiş olduğum TedX konuşmasında anlattıklarından bir kelime fazlasını anlatmadı.

Başka bir problem de açılış konuşmalarını politikacıların yaptığı konferanslar. Hani şu bitmek bilmeyen, kağıttan okunan, hiçbir heyecanı olmayıp enerjisi yerlerde gezen o konuşmalar. Sırf o insanlar var diye konferansın kimliğine daha fazla değer verenler muhakkak vardır. Ben değilim. Yalnız olmadığıma da eminim.

Bu geleneksel konferans sistemi ancak “tam işitsel temsil sistemi” sahibi kişilere hitap ediyor olmalı. Yani, sadece dinleyerek öğrenip anlayabilen. Ki onlar bile, yine pek çok mecrada çokça bulunan podcast kayıtlarını veya seminer videolarını dinleyebilirler. Ben bir şey eğer tecrübe aktarımı değilse okuyarak daha iyi öğreniyorum. Çoğu zaman bir konuşmacıyı dinlerken dinlemekten sıkılıp açıp makalesini okuyorum eşzamanlı olarak ve daha kısa zamanda daha derin bilgiye ulaşabiliyorum. Hal böyle olunca aklınıza neden o zaman bu kadar çok konferansa gittiğim sorusu geliyor olabilir. Açıkçası özellikle sonbahar-kış döneminde ayda 4-5 günümü konferanslara ayırınca ben de bu soruyu kendime soruyorum. Cevap şu: çünkü aynı zamanda dokunsal temsil sistemim ağır basıyor. Uzun zamandır görmediğim, iş dünyasından arkadaşları görüp sohbet etmek ve networkümü yüzyüze zenginleştirmek benim bu konferanslardan, zirvelerden ve kongrelerden edindiğim en önemli sonuç.

Bir konferansın tek günlük katılımının 1500 TL-3750 TL arasında olduğunu düşünecek olursak bu bütçeyi ayırarak karşılığında alınanın değeri bu kadar yüksek mi, hiç emin değilim. Çömez zamanlarımda, ilk kez konferanslara gittiğimde her şey benim için “Vaov!” etkisi yaratıyordu. O zaman sorsanız o paraya değer derdim. Lakin o günden bu yana fiyatlar katlanarak artarken katma değer -en iyimser bakış açımla- aynı seviyede kaldı.

Özetle, iş dünyasına dair etkinlikleri organize eden kişilere naçizane önerim şu olur: Bakış açımızı genişletecek bir deneyim haline gelmeye çalışın. Çağımız genellikle “teknoloji çağı” diye adlandırılsa da ben “deneyim çağı” olduğuna da inanıyorum. Örneğin, tüm salonu aurasıyla etkisi altına alan bir konuşmacı olmadığı sürece o oturumun içeriği pek de çekici olmuyor.

Zannedersem böyle düşünen tek kişi de ben değilim. Bu tür konferansları sıkı takip eden kimle konuşsam artık aynı kişilerden aynı şeyleri dinlemekten sıkıldığından dem vuruyor.

2018 yılında onlarca konferansa gittim; yalnızca iki tanesi benim için akılda kalıcı bir etkiye sahipti. Onların da hakkını vermek lazım elbette.

Dinleyici şunu çok iyi görüyor:

Hangi konferansın önceden provası yapılmış?

Hangisinin içeriği iyi çalışılmış, hangisine jenerik sunumla çıkılmış?

Hangisinde konuşmacı nezaketen davet edilmiş, hangisinde emek verilmiş?

Hangisinde salon kaç kişilik olursa olsun sınırsız bilet satılmış, hangisinde bir kontenjan gözetilmiş?

Hangisinde katılımcının zamanı değerli görülmüş, hangisinde boşa akıp giden saatler umursanmamış?

Konferans organize etmek çok zor iş. Öyle böyle değil, baya zor bunu çok iyi biliyorum. Ve vasat bir sonuç bile ortaya çıksa o organizasyonda emeği olan pek çok kişinin uykusuz geceler, molasız toplantılar sonucunda ortaya onu çıkarabildiğinin farkındayım. Fakat bu, her ürün-hizmette olduğu gibi o ürün-hizmette de fiyat/performans hesaplaması yapılmasını engellemiyor, engellemez de.

2019’da konferansları daha vizyoner görebilmeyi diliyorum.

Bu yazıyı aylar önce yazıp neden mi şimdi paylaşıyorum? Çünkü Medipol Üniversitesi İnsan Kaynakları Ödülleri’nde Yılın İK Bloggerı ödülüne layık görülmüşüm. Oradan cesaret aldım. 🙂

İyi haftalar.

3 thoughts on “Ah Bu İnsan Kaynakları Zirveleri, Konferansları, Kongreleri…

  1. Merhaba benim de en büyük problemim; oarasini vererek kongrelere konferanslara gidiyorum. Ama hangi davet kriteri var ise ona görmediğimden sürekli yazdığınız paraları ödeyen taraf oluyorum. Sonra bir dinliyorum ki benden başka herkes davetli. O zaman ben niye para ödüyorum?

  2. Tebrikler sonuna kadar hak ediyorsunuz ödülü!!!

  3. Bir zirvede sizinle tanışmıştım. Onun dışında da bir kazanımım olmamıştı. O günden sonra hiçbir zirveye gitmemeye karar verdim.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s