Yakın zamanda okuduğum “Kurumsal Kobaylar” kitabını o gün bugündür pek çok kişiye tavsiye ettim. Bugüne dek okuduğum kitaplara göre sıradışı, farklı bir bakış açısı olmasını çok sevdim. Kitapta altını çizdiğim bazı yerleri paylaşıyorum, ancak kitapta bu bilgilerin çok daha fazlası olduğunu ve oldukça akıcı olduğunu da baştan söylemeliyim.

• West Virginia Üniversitesi’nin yaptığı yeni bir araştırmaya göre kronik stres damar fonksiyonunu olumsuz etkiliyor. O kadar ki normal ağırlıkta bir hayvanın bile damarları obez hayvanlarınkine benzemeye başlıyor. Araştırmacılardan bir tanesi bana çalışanlar üzerinde de direkt etkisi olacağını anlattı. Pittsburgh Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırma yapan Evan Devallance’a göre stres altında çalışanların kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, felç, kalp krizi gibi ölümcül damar hastalıkları riski daha yüksek.

 

•  2011’de Pensilvanya’daki bir gazetenin haberine göre oradaki yerel Amazon deposundaki çalışanlar havalandırması olmayan ve sıcaklığın zaman zaman 40 dereceye yaklaştığı ortamlarda çalışıyorlar. Bu deponun önünde fenalaşan işçilerini tedavi ettirmek için sürekli bir ambulans bulunuyor. 2018’de İngiliz bir sendikanın yürüttüğü araştırma 3 yılda Amazon’un İngiltere’deki deposuna 600 defa ambulans çağrıldığını buldu. Depolardaki çalışma ortamı maaşlardan da kötü. Tuvalet izinleri takip ediliyor ve sınırlanıyor. Duvarlarda asılı LCD ekran televizyonlarda hırsızlık yapan ya da kurallara karşı gelen çalışanların resimleri aldıkları ceza ile birlikte “kovuldu” ya da “tutuklandı” gibi ibarelerle gösteriliyor.

 

• Harvard Üniversitesi’nde psikolog olan olan Amy Cuddy “anlık kültür” diye bir kavramdan bahsediyor. Bir şirketin kendi kendine aniden bir kültür kodu uydurması demek. Örneğin, gidip bir pinpon masası al işte sana kültür! Halbuki gerçek kültür zaman içinde gelişir.

 

• Cornell Üniversitesi’nin bir araştırmasına göre gürültülü açık ofislerde sadece 3 saat çalışanlarda bile normalden fazla, adrenalin olarak da bilinen epinefrin hormonunda artış gözleniyor.

 

• Kurumlardaki gözetim uygulamaları toksik ve moral bozucu bir çalışma ortamı ve stres, endişe, depresyon, bitkinlik ve sinir dolu, insanların hüviyetlerini kaybettikleri dijital ter atölyeleri yaratıyor. AT&T’nin gözlenen ve gözlenmeyen elemanlar arasındaki farkı anlamak için yaptığı şirket içi anketin sonuçları, benzer işler yapmalarına rağmen gözlenen elemanlarda boyun tutulması, bilek ağrıları, parmak uyuşması, kalp çarpıntıları ve mide yanması gibi sağlık sorunları diğer gruba göre bir hayli fazla.

 

• Facebook “sıçan avcısı” adını verdikleri birtakım elemanları sayesinde dışarıya gizli bilgi sızdıran çalışanlarını yakalıyor. Apple’ın da şirket içinde elemanların “Apple gestaposu”  adını verdikleri köstebekler kullanarak çalışanları hakkında bilgi topladığı biliniyor. Google ve Amazon da elemanlarını iş arkadaşlarını ispiyonlamaya teşvik ediyor. Amazon’da bu işi kolaylaştıracak bir şirket içi yazılım bile mevcut.

 

• Çalışanlarının sürekli mutlu olduğu şirketlerden çıkarabileceğimiz dersler var. Fortune dergisi her sene araştırma şirketi “greatplacetowork” ile bir araya gelerek ABD’nin en iyi 100 işvereni listesini yayınlıyor. Her sene bu listeye girebilen birkaç şirket var. Fortune bu şirketlere Efsaneler adını veriyor. Peki bu şirketlerin ortak DNA’ları ne? Hepsi son derece başarılı şirketler ve hepsi elemanlarına çok iyi davranıyor. Ücretli uzun izinler, şirket içi kreş hizmeti, üniversite harcamalarını karşılamak gibi şeyler yapıyor. Efsane şirketlerin hepsi yarı zamanlı çalışanlarına bile sağlık sigortası sağlıyor. Aralarında yarı zamanlı çalışanlarına hastalık ve tatil izinleri verenler de var. Great Place to Work başarılı şirketlerin ortak özelliklerini bulmak için elindeki yıllık verileri incelediğinde “Güven, gurur ve yoldaşlık” terimleri öne çıkmış.  Özetle diyebiliriz ki: “İnsanlara iyi davranın, hatta çok iyi davranın.”

 

Kitabı buradan alabilirsiniz.