“İçinde kalabalık yaratan her şey seni sertleştirir. öylesine yaşa ki, her an geçmiş andan özgürleş. Şu andaki durumun şöyle: Çok odalı büyük bir evin var ve her odada yap-boz bilmeceleri var. Bütün ev yap-boz bilmeceleriyle dolu; masalar, sandalyeler, yataklar, yerler, tavanlar, her yerde yap-boz bilmeceleri ve sen hiçbirini çözememiş durumdasın. Birini çözmeye çalışıyorsun; bunun zor olduğunu hissedip başka birine geçiyorsun. Ama ilki hala kafana takılı. Sadece bu kadar da değil, üstünde çalışmak için bazı parçaları da yanında taşıyorsun. Sonra bir diğerini çözmeye çalışıyorsun ama yapamıyorsun çünkü kafan bilmece gibi oldu. Sonra başka bir odaya geçiyorsun ve bu şekilde dönüp duruyorsun, daireler çizerek.
Çözülmemiş bilmecelerle dolusun ve yavaş yavaş sinirlerin laçka oluyor. Hayatın tek bir meselesi bile çözülmedi ve etrafın binlerce bilmeceyle dolu. Bunların bedeli var: seni öldürüyorlar.
Geçmişinden hiçbir şey taşıma: Geçmiş gitti. Her an ondan kurtul, ister çözülmüş, ister çözülmemiş olsun. Artık hiçbir şey yapılamaz onunla. Bırak onu ve yanında parça taşıma, çünkü o parçalar şu anda yaşayan problemleri çözmene izin vermez. Bu anı yaşayabildiğin kadar tam yaşa ve birden anlayacaksın ki eğer tam yaşarsan, o çözülmüştür. Çözmeye gerek yok. Hayat çözülecek bir problem değil, yaşanacak bir gizem. Eğer onu tam yaşarsan, çözülmüştür.
Asla çevrende yaşanmamış anlar biriktirme; yoksa sertleşirsin. Ancak geçmişten hiçbir şey taşımadığın zaman yumuşak kalabilirsin. Çocuklar neden bu kadar yumuşaktır? Bir çocuk öfkelendiğinde öfkelenir. O anda. O kadar yoğun bir şekilde öfkelenir ki, o yoğunluğun kendisi bir güzellik olur. Gerçekten öfkelenen bir çocuğa bak, bütün beden öfkeyle nabız gibi atar; gözler kırmızı, yüz kırmızı; atlar, bağırır, sanki bütün dünyayı parçalayacakmış gibi. Bir enerji patlaması.. Ve bir sonraki an, öfkesi gider, oynamaya başlar. Bir de şimdi bak yüzüne, bu yüzün bir an önce o kadar öfkeli olduğuna inanamazsın. Gülücüklerle dolu!
İşte hayat böyle yaşanır. bir an, içinde ol ama öylesine tam olarak içinde ol ki, başka bir ana hiç fazlalık kalmasın. çocuk öfke anını yaşar, sonra devam eder.
Tam olarak öfkelenebilen bir insan tam olarak mutlu olabilir, tam olarak sevebilir çünkü bu, öfkeli ya da mutlu ya da sevecen olma meselesi değildir. Bütün deneyimlerden öğrendiğin tek şey tam olmaktır. Öfkelenmene izin verilmezse yarım kalırsın. O anı eksik yaşarsın ve kalan parçalar zihninde takılı kalır. O zaman gülümsersin ama gülüşün saf değildir; çünkü içinde öfke asılıdır, geçmiş gitmemiştir. Tam olarak şimdi, burada olmak için özgür değilsindir.
Her anı tam yaşa. Ve farkındalıkla yaşa ki, geçmiş sana takılı kalmasın. Ve bu zor değil; biraz farkındalığa ihtiyaç var, başka bir şey gerekmiyor. Uykuda yaşama, robot gibi; biraz daha bilinçli ol, o zaman görebilirsin. O zaman bir çocuk gibi yumuşak, yeni filizlenen bir bitki gibi esnek olabilirsin.”
Osho Yakınlık‘ta böyle der…