Bugünlerde insanların gerçekten sevdiği, seveceği, sıkılmayacağı, sabahları neşeyle gideceği işler bulması kolay değil biliyorum. Ancak imkansız da değil.
Bir şeyi gerçekten istersen, ne pahasına olursa olsun ona ulaşmanın yolunu biliyorsun, ben de biliyorum, hepimiz biliyoruz. Tuhaf olan şu ki; istediğimiz şeyi gerçekten ne kadar istiyoruz? Ve hoşlandığımız şey aslında mevcut durumdan şikayet etmek, söylenmek ve mutsuzluk olabilir mi?
İlk anda saçma geliyor, bir insan neden mutsuz olmak istesin ki… Sonra bakıyorum, ben de dahil tanıdığım insanların yaklaşık %92’si (küsuratlı atıyorum:)) içinde bulunduğu durumdan hoşnut olmadığında ve ne olursa hoşnut olacağını bildiğinde bile, o hoşnut olacağı noktaya ulaşmak için tam olarak “hiçbir şey” yapmamaya devam ediyor.
Bunun bir adım öncesi ne istediğini gerçekten bilmeme durumu. Çünkü hiç düşünmemiş ki daha önce. Bir meslek seçmesi gerektiğinde -muhtemelen ÖSS tercih döneminde- aile büyükleri sağolsunlar onun yerine düşünmüşler zaten. “Ben ne istiyorum” sorusuna gerek mi var canım? “Hangi işte daha çok para var, hangisinde hayat garantisi daha yüksek?” sorusuna cevap olan meslekler yeterli, mutluluk aramıyoruz, gelir arıyoruz, ki zaten saadet de parayla oluyor, e tamam o zaman.
(Babam hala neden hukuk okumadığım konusunda her fırsatta söyleniyor mesela, tercihlerimi yaparken hakim ve savcı arkadaşları bir akşam HSYK olarak bize gelip hukuk yazarsam hayatın ne kadar da harika olacağını anlatmışlardı, sonra ben de İstanbul Hukuk’u falan yazmıştım, neyse ki üstteki tercihlerim tuttu da şimdi bu über adil (!) hukuk sisteminin parçası olarak mutsuzluktan ölmek zorunda kalmadım.)
Velhasılı aileler tamamen iyi niyetle yönlendirme yapıyor. Onların doğrusu senin de doğrun olsun istiyorlar. Onlar yıllarca çalışmış çabalamış, istiyorlar ki çocukları daha az çabalayarak daha iyi standartlarda bir hayat kursunlar. Ancak kaçırdıkları bir nokta var; kişisel doğrular, yetenekler ve hayaller…
Bu kısım çok daha derinde yatıyor. Google’a “Mesleklere göre maaş ortalamaları” yazdığında çıkanların çooook ötesinde bunlar. İnsanın yüzüne bakarak anlayamazsın, bordrosuna bakarak hiç anlayamazsın.
Eğer bugün yaptığı işten, görev tanımından mutsuz bir birey varsa, her zaman diyorum, asla değişim için geç değil. Sen değişmek, değiştirmek istiyor musun gerçekten? Esas soru bu.
Yok istediğin şey en başta konuştuğumuz hoşnutsuzluktan söylenmek ise, devam et güzel kardeşim. Ama onu bile “isteyerek” yaptığını bil ki, hayatın sana dayattıklarını değil, kendi isteğini yaşadığını gör…
Diyelim ki, evet dedin, değişeceğim, değiştireceğim, hayalimdekini yaşayacağım.
Bu noktada yepyeni bir soruya yanıt bulmalısın: Hayalin nedir? Neyi seviyorsun? İnsanlara ne istediğini sorduğumda genelde yargılamadan, yorumlamadan direkt olarak “şunu istiyorum” diyemiyorlar. Kolay değil zaten. Hayatının 30 yılı boyunca başkalarının doğrusunu yaşamışken, mahalle ve aile baskısıyla bastırılmışken açık ve net olarak “şunu istiyorum” diyemiyor, “şunu istiyorum ama şu sebeple yapamam.”
“Marangoz olmak istiyorum, kendi atölyem olsun, bütün gün hayalimdeki o ahşap kokusu dolsun burnuma istiyorum. Ama üniversitede işletme okudum, boşuna mı yıllarımı harcadım…”
Bense şu noktadayım; ömrünün geri kalan 30-40 yılını boşuna harcamış olmayacak mısın diğer türlü?
- Ne istediğini sor kendine. Cevabın net değilse, inzivaya çekil, yalnız kal, düşün, sor kendine: beni ne mutlu eder? Neyi yaparken “işte ben buyum” diyorsun? Cevaplayamıyorsan yakınındaki insanlara sor: Beni en mutlu gördüğün anda ne yapıyor oluyorum?
- Ne sevdiğini keşfettiğinde bunu herkese anlat. Zihin duyduğuna inanır. O kadar çok tekrarla ki ne istediğini, zihninin ve bedeninin her bir noktası duymuş olsun. “Bunu yapacağım” de. Belki değil, bir gün mutlaka.
Yaptığım işi çok seviyorum. İnsan Kaynakları hayatımın en doğru seçimlerinden biriydi. Bunun yanında 2 yıl önce fark ettim ki, ben yazmayı her şeyden çok seviyorum. Konu ne olursa olsun, en mutlu olduğum an, saatlerce yazdıktan hemen sonrası. Bu yüzden bir gün işim sadece yazmak olacak. Ne kadar para kazandığımın hiçbir önemi yok, nerede yazdığımın, yazılarımı kimlerin okuduğunun… Ve bu “bir gün” hiç de uzak değil. Hedeflerim net. Bir kitap yazıyorum. 2015 Haziran’ında D&R raflarında olacak. O tarih geldiğinde muhtemelen hala ne iş yaptığımı sorduklarında “yazarım” demeyeceğim, ama bunu diyebilmek için en önemli adımlardan birini atmış olacağım.
- Ne istediğini belirlediğinde seni başarıya ulaştıracak insanlarla konuş. Sen yapamazsın, bu iş saçma diyenlerden uzak dur. Bu senin hayalin. Sonuçları yalnız seni ilgilendirir.
- Hayat, işinden nefret etmek için çok kısa. Sevdiğin işi yapmak için bazı fedakarlıklar yapman gerekebilir. Bunlardan gocunma.
Bir arkadaşım önemli bir fedakarlık yaptı. Sevmediği ama iyi para kazandığı, insanların duyduğunda “Vaov” dedikleri bir unvanı olan bir iş yapıyordu. Ama fark etti ki esas istediği bu değildi. İstifa etti, esas istediği ama daha önce hiçbir tecrübesi olmayan işi yapmak için kendini önce ruhen ve zihnen hazırladı. Şimdi daha önceki gelirinin yaklaşık yarısını kazanıyor, daha önce edindiği tecrübeleri bir kenara bırakıp sıfırdan başladı, çok daha uzun saatler çalışıyor. Ve çok mutlu…
Hayat sevmediğiniz bir iş için 30-40 yılını harcayabileceğiniz kadar uzun değil. Sevdiğiniz şeyi bulup bunu meslek haline getirmekse sandığınız gibi imkansız değil…
13 Şubat 2014, 09:44
Klavyenize sağlık.
09 Şubat 2015, 16:34
Tek kelimeyle harika ötesi bir yazı olmuş. Bir an olsa bile seveceğim meslegi bulacagima inandirdi beni. Tebrikler,tebrikler
18 Mart 2015, 17:33
mukemmel bir yazi!Kaleminize saglik..
12 Kasım 2015, 13:26
Bu her zaman o kadar kolay olmuyor. Mühendislik okudum ama sırf ailem istedi diye. Fark ettim ki hayalim aslında ingilizce öğretmeni olmak. İngilizce öğretmenliği sertifikasını aldım, ingiliz dili edebiyatı öğrencileri ile aynı sınıfta. Devlet baba ”sen dur bakalım, önce onlar atansın, yıllar sonra açık olursa belki sen de atanırsın” dedi, özelde işe girdim. Günde 10 saat ders anlattım, gocunmadım. Maaşım 10 saatlik çalışmama, pazarları sınıfta olmama, akşam 9da dersten çıkmama değiyor muydu, hayır. Ama ben mutluydum. Uluslar arası ingilizce öğretmenliği diploması olan TESOL’ü aldım sonra, olabildiğince gelişmek ve kalifiye olabilmek adına. Ardından yurt dışında bir projeye kabul edildim, ülkem dışındaki çocuklara ingilizce öğrettim. Şimdi dönmek üzereyim, tek istediğim insani şartlarda ve emeklerime değecek bir maaşla özel bir okulda çalışmak fakat hiçbir başvuruma cevap alamadım. Çünkü onların gözünde ben mühendisim. Yeteneklerim, hevesim, öğrencilerimin benden memnun olması, bu uğurda yaptıklarım kimsenin umrunda değil. İşini sevmeyen ama ingiliz dili okuyup aynı formasyonu benimle aynı sınıfta alan tüm arkadaşlarım atandı. Hadi atamayı geçtim, bari özel okullar bilse değerimi… ama yok. Pes etmemek için motive olmaya, sabır çekmeye, savaşmaya devam ediyorum. Ama çok yoruluyorum…
12 Kasım 2015, 13:27
Bu her zaman o kadar kolay olmuyor. Mühendislik okudum ama sırf ailem istedi diye. Fark ettim ki hayalim aslında ingilizce öğretmeni olmak. İngilizce öğretmenliği sertifikasını aldım, ingiliz dili edebiyatı öğrencileri ile aynı sınıfta. Devlet baba ”sen dur bakalım, önce onlar atansın, yıllar sonra açık olursa belki sen de atanırsın” dedi, özelde işe girdim. Günde 10 saat ders anlattım, gocunmadım. Maaşım 10 saatlik çalışmama, pazarları sınıfta olmama, akşam 9da dersten çıkmama değiyor muydu, hayır. Ama ben mutluydum. Uluslar arası ingilizce öğretmenliği diploması olan TESOL’ü aldım sonra, olabildiğince gelişmek ve kalifiye olabilmek adına. Ardından yurt dışında bir projeye kabul edildim, ülkem dışındaki çocuklara ingilizce öğrettim. Şimdi dönmek üzereyim, tek istediğim insani şartlarda ve emeklerime değecek bir maaşla özel bir okulda çalışmak fakat hiçbir başvuruma cevap alamadım. Çünkü onların gözünde ben mühendisim. Yeteneklerim, hevesim, öğrencilerimin benden memnun olması, bu uğurda yaptıklarım kimsenin umrunda değil. İşini sevmeyen ama ingiliz dili okuyup aynı formasyonu benimle aynı sınıfta alan tüm arkadaşlarım atandı. Hadi atamayı geçtim, bari özel okullar bilse değerimi… ama yok. Pes etmemek için motive olmaya, sabır çekmeye, savaşmaya devam ediyorum. Ama çok yoruluyorum…
13 Temmuz 2016, 20:36
Sonunu merakettm. Kabul edildinzmi