Bu hafta müjdeli bir haber aldım! 7,5 yıl önce başlayan profesyonel koçluk yolculuğumda bir adım daha atarak Uluslararası Koçluk Federasyonu tarafından PCC olarak unvanlandırıldım.
Sevgili meslektaşlarım bu unvanın oldukça uzun uğraşlar sonucunda alındığını ve bu nedenle bizler için ne kadar kıymetli olduğunu bildikleri için heyecanımı kolaylıkla anlayacaklardır. 😊 Eğer benim aldığım eğitimleri almışsanız koçlukta “kilometre” olarak tabir edilen yaptığınız koçluk seanslarının en az 500 saat olması, temel koçluk eğitimine ek olarak pek çok farklı eğitimle 125 saat onaylı içerikle kendinizi geliştirmeye devam etmeniz, bir koçluk sınavını geçmeniz ve koçluk seanslarındaki yaklaşımınızı gösteren ses kayıtlarını ABD’de bulunan merkeze iletmeniz, ardından birkaç ay heyecanla sonucu beklemeniz gerekiyor. İşte ben de tüm bunları yapmış ve ICF’ten gelecek o haberi bekler durumdaydım.
Tüm süreci en detaylı haliyle anlatıyorum ki “emeksiz yemeğin olmadığını” konuşalım. Hangi meslekten olursak olalım her birimiz belli başarıları elde etmenin, işimizle ilgili daha iyi noktalara gelmenin, işimizi kaliteli şekilde yaptığımızı kanıtlamanın hayalini kurabiliyoruz. Hayal kurmak şahane bir başlangıç. Ve yalnızca başlangıç. O hayale ulaşmak için etkili planlar yapmak, o planlara uymaya devam etmek, hedefe giden yolda sağlam adımlar atmak için bazen zorlayıcı bazen daha ortalama bir çaba göstererek yılmadan sürekli biçimde ilerlemek ve yeri geldikçe hayata dair bazı seçimler yapmak gerekiyor.
Her geçen gün daha iyi anlıyorum ki koçluk bir anlık hevesle sürdürülemeyecek kadar özveri isteyen, hakkını vererek icra etmek için sürekli gelişim gerektiren bir meslek.
Yolculuğum boyunca o kadar güzel insanlar tanıdım ki, işimi bu kadar severek yapabilmemin sebeplerinden en önemlisi birlikte çalıştığım kişilerin gözlerindeki ışıltıya şahit olabilmek.
PCC vesilesiyle bir kez daha; o gülen gözlere ve heyecanımı paylaşan hepinize teşekkür etmek istiyorum. Bana koç olma kararı aldıran belki de en önemli altyapı bu blogdu. Koçluk eğitiminin ilk gününde “Neden koç olmak istiyorsunuz?” diye sorduklarında şu cevabı verdiğimi hatırlıyorum: “Blogdaki yazılarımı okuyup bana mail göndererek benden kariyeriyle ilgili yardım isteyen kişilere daha iyi yardım etmek istiyorum.” demiştim. O gün henüz, koçluğun “yardım etmek” demek olmadığını bilmiyordum. Zannettiğimden çok farklı bir içeriği varmış, zannettiğimden çok daha faydalı, etkin ve dönüştürücü bir katkı yaratacabilecek bir metot öğrenmiş olduğum için bunu her düşündüğümde şükrediyorum.
Çoğu zaman bulunduğumuz yere tek bir adımla gelmiş olmayız. Bazen tek bir adımmış gibi görünür dışarıdan. Ancak geride başkalarının görmediği upuzun, bazen çetrefilli meşakkatli, bazense daha akıcı ve pürüzsüz yollardan yürürüz. Muhakkak yürürüz. Her birimiz kendi yollarımızdan yürürken başkalarının yollarıyla yolumuz kesiştiğinde kimse bir diğerinin geçmişte harcadığı çabaları, üstesinden geldiği zorlukları veya çektiği acıları bilmez.
Ünlü İngiliz yazar ve şair Thackeray’ın elde ettiği başarıyı kolay yoldan şöhret olmaya bağlayan biri şöyle demişti; Thackeray, bir sabah gözlerini açtı ve kendini meşhur bir adam olarak buldu.
Thackeray’ın yaşantısını yakından bilen Lord Nortcliff ise bu iddiaya şu cevabı verdi: “O yataktan kalkıp kendini meşhur bir adam olarak bulduğu ana kadar, 15 sene her gün 8 saat yazmıştı.” “Her gerçek başarı, bir evi inşa etmek gibidir. Önce sağlam bir temel atılır, sonra sabırla evi tamamlamak için, gerekenleri yaparsın. Bazı evler ya da kariyerler çabucak inşa edilebilir ama sağlam temeller üzerine oturmazlar. Görünüşleri güzeldir ama dayanıklı değillerdir. Bir gecede oluşan başarılara yakından bakarsan on sene gibi bir hazırlık sürecinden geçtiğini görürsün.” Dan Millman böyle anlatıyor.
Ben de bu hikayeyi çok seviyorum. Kendime de sık sık hatırlatmaya çalışıyorum ki, karşımdaki kişilerin geçmişinde atlattığı badireleri tahayyül etmem ve onu anlayabilmem kolaylaşsın.
Koçluk eğitimini ilk aldığımda 25 yaşımdaydım. Geçen gün birisi mailinde şöyle yazmıştı “Koçluk eğitimi almak istiyorum ama henüz 25 yaşımdayım, çok mu erken?”. Bu cümle beni geçmişe götürdü. Ben de tam böyle düşünüyordum. Hatta “nasıl olsa meslek olarak yapamam çünkü daha çok ‘küçüğüm’ ama eğitimi almış olayım” demiştim. Koçluğun yaşla, tecrübeyle, kimliğinizle ve geçmişinizle hiç ilgisi olmadığını sonraki günlerde öğrenecektim… Koç olmak isteyen “emeklilerden” de mail alıyorum. Onlar da diyorlar ki “çok mu geç?”
Hiç değil…
Hayal kurmanın da, adım atmanın da yaşı yok. Koçlukla ilgili yaptığım her şeyi iyi ki yapmışım diyorum. Danışanlarımın gözlerindeki parıltıyı gördüğüm anlarda benden mutlusu olmuyor. Karşımdaki kişi kendisiyle ilgili, belki 40 yıldır içinde yaşadığı “ben” dediğiyle ilgili yepyeni bir şey keşfettiğinde veya üstünden koca bir yükün kalkmasını sağlayabilecek bir karar verdiğinde, yepyeni bir adım attığında, bazen de yalnızca anlattığında ve kendisini dinleyen biri olduğunu gördüğünde gözleri ışıl ışıl olunca, tüm zorluklarına rağmen -ki her mesleğin apayrı zorlukları var elbette- koçluğu neden bu kadar severek yapabildiğimi tekrar tekrar hatırlıyorum.
Beni mutlu eden bu haberi bana yol açan bu blogda paylaşmasam olmazdı. Heyecanımı paylaştığın için sana da binlerce kez teşekkürler “sevgili okuyan”. 🙂

15 Ocak 2021, 13:34
Merhaba Selin Hanım öncelikle tebrik ediyorum. Bana ilhan olan siz ve sizin tüm paylaşımlarınız çok değerli. Ben de Kasım ayında PCC ünvanımı almış bir koç olarak sizi ve yoldaki heyecanınızı anlayabiliyorum. Başarılarınız daim olsun. Koçluk yolunuz aydınlık olsun. Sizinle yürüyen herkese ışık olmaya devam etmeniz dileklerimle
Sevgi ve saygılarımla
Hasibe sağlam
Profesyonel Koç PCC
15 Ocak 2021, 22:59
Selin hanım tebrik eder başarılarının devamını dilerim zaman zaman blogunuzu takip ediyorum emek vermeden hiç kimse başarılı olamaz yolunuz açık olsun ❤️