Bir Sosyal Medya Danışmanının Anıları kitabının yazarı Aytaç Mestçi’yi öncelikle, sosyal medya kitabı yazmanın en büyük handikapından -büyük oranda- akıllıca kaçabildiği için tebrik etmek isterim.
Teknolojinin pek çok alanı gibi sosyal medya da çok hızlı şekilde üretilip tüketiliyor. Bu yüzden sosyal medya ile ilgili bir kitap yazacaksanız, 3 yıl sonrasının bile bugünden çok farklı olacağının farkında olarak yazmak gerekiyor. Hatta daha önce farklı bir sosyal medya kitabıyla ilgili eleştirilerimi de bu sayfalarda dile getirmiş ve kitabın yazarından yorum olarak temiz bir fırça da yemiştim. 🙂
Kitaptan ufak bir kısım:
Çalışanlar ve yöneticiler sosyal medyayı kullanırken nelere dikkat etmeli?
- Şirkete ait olumsuz gelişmelerden bahsetmeyin.
- Mümkün oldukça marka hakkında olumsuz yorumları cevaplamayın ancak cevap politikası kapsamında doğru hesaba yönlendirin.
- Şirket içinde kalması gereken gizli bilgileri asla paylaşmayın.
- Çalıştığınız ya da çalışmakta olduğunuz müşterilerle ilgili emin olmadığınız ve izin almadığınız bilgileri paylaşmayın.
- Uzmanlığınız olmayan konularda gereksiz yorumlar yapmayın.
- Çalıştığınız kurum hakkında devamlı övücü paylaşımlar yapmayın.
- Rakip firmalar, çalışanları ya da çalışmaları hakkında aşırı olumlu/olumsuz yorum yapmayın.
- Ülke gündeminde olan siyasi konularla ilgili kişisel görüş paylaşımı yapmayın.
En hoşuma giden ve okurken tebessüm etmemi sağlayan kısımlar ise sadece sosyal medyanın değil, sosyal medyanın ne olduğunu tam kavrayamamış yöneticilerin de nasıl yönetilmesi gerektiğini esprili bir dille anlatan kısımlar oldu.
Özetle, Aytaç Mestçi’nin hikayeleştirerek ve “Bilal’e anlatır gibi” anlattığı kurumsal sosyal medya tüyoları, sosyal medyaya kurumsal anlamda yeni giriş yapmış olanlar için rehber niteliğinde.
Not: Kişisel yazmaktan çok hoşlanmasam da, son kez anneannemi ziyarete gittiğimde, onun yanında bu kitabı okuyordum. Bu yüzden kitap ne zamandır masamda yazılmayı bekliyordu da elim bir türlü gitmiyordu. Her gördüğümde aklıma sosyal medya değil, kitap okumak değil, blog değil, “Nezuşum” geliyordu. Duygusallaşmadan yazabileceğim vakti bekliyordum.
Sonra baktım, o vakit hiç gelecek gibi değil… Zira her an haberini beklediğin bir ölüm bile zamansız ölümmüş…
Bu yazı da onun anısına olsun, nur içinde yatsın…
28 Nisan 2014, 10:34
Yazınızı ilgiyle ve beğenerek okudum. Başarınızı kutlar, sizi de benim yazılarımı okumaya davet ederim.
28 Nisan 2014, 21:02
Evet. Nur içinde yatsın. Bu yazı o yüzden çok özel.
06 Temmuz 2014, 16:22
Çok büyük bir ilgi ile okudum yazınızı, nur içinde yatsın ve Allah rahmet eylesin. Bundan sonra blogunuzun takipçisi olacağım, teşekkürler.
22 Eylül 2014, 17:28
Sayın Yetimoğlu,
Bu güzel değerlendirmeleriniz ve yorumlarınız için teşekkür ederim. İşallah yakın zamanda bir araya gelirsek sizin için kitabı imzalamak da isterim
Saygılarımla
Aytaç Mestçi
06 Ekim 2015, 13:37
evet yazınız çok iyi olmuş beğenerek okudum emeğinize sağlık.