Yirminci yüzyılın ilk yarısında etkili olan ruhani öğretmen, guru ve yazar George Ivanovich Gurdjieff, insan hayatının amacını sorgulamış ve yanıtları eski geleneklerin içinde bulacağı düşüncesiyle, gerçeğe ulaşmak için Hindistan, Tibet, Orta Asya, Anadolu ve Mısır’da yirmi yıl kadar gezgin olarak dolaşmış. Yoksullardan (beden kontrolü odaklı), rahiplerden (duygu kontrolü odaklı) ve yogilerden (zihin kontrolü odaklı) etkilenmiş, ancak yolculuğunun sonunda kendisi Dördüncü Yol adını verdiği bir öğreti yaratmış. Dördüncü Yol’un diğer üç yoldan farkı günlük hayat içinde uygulanabilir olması ve beden, duygu ve zihin dengesinin kurulması. İnsanların hipnoz durumuna benzer bir uykuda olduklarını, Dördüncü Yol’un insanları bu durumdan kurtaracağını ve tam bilinç seviyesine yükselteceğini savunmuş. Hayatının sonuna kadar bu öğretisini batı dünyasına tanıtmak için çalışmış.
Gurdjieff hep “Kendini hatırla” derdi. Bu sözle “kendi varlığının farkında ol” demek isterdi. Hareketlerinin farkında ol, sözlerinin farkında ol, hatta mimiklerinin farkında ol. Farkındalığın ilk adımı hareketlerinin farkında olmaktır. Bunun için Gurdjieff ‘Stop’ oyununu icat etmişti. Etrafındaki öğrencilerine hiç beklemedikleri bir anda ‘stop’ der ve onların o anda heykel gibi hareketsiz kalmalarını isterdi. Bu çok zor bir oyundu. Örneğin tam çay içerken çay bardağı dudağınıza değdiği anda stop dendiğini düşünün. Çayı içemezsiniz.
Bardağı geri koyamazsınız. Elinizi oynatamazsınız. Ne kadar zor bir durum değil mi? Ama Gurdjieff ‘Tamam’ diyene kadar o durumda kalmak zorundasınız. Gurdjieff bu oyunu farkındalığı artırmak için uydurmuştu. Çünkü biliyordu ki farkındalığın ilk adımı bedensel ve fiziksel farkındalıktır. Ondan sonra konuşma farkındalığı gelecekti. Hani bazen çok yorgun veya stresli dönemlerimizde konuşurken aslında söylemek istediğimizden farklı bir şey söyleriz ya, örneğin “ayakkabı” diyecekken yanlışlıkla “araba” demek gibi. Veya bir iş arkadaşımıza bir şey söylerken hiç farkında olmadan kırıcı olacak bir ses tonu veya emir cümlesiyle söylemek gibi. İşte bunun sebebi yorgunluk veya stresle birlikte anın farkındalığını kaybetmiş olmamızdır.
Diyelim ki, en sevdiğiniz yazarın yeni çıkan kitabını okuyorsunuz. Bir yandan da sevgilinizle yaşadığınız problemleri veya yetiştirmeniz gereken işleri düşünüyorsanız, bilin ki o anı yaşamıyorsunuz aslında. Çünkü her ikisi de içinde olduğunuz ana ait düşünceler değil. Eğer tüm hücrelerinizle o anda olsanız, sadece okuduğunuz kitapta anlatılanları düşünürdünüz.
İş hayatından bir örnek verelim. Diyelim ki aynı ekipte yer aldığınız ve çok iyi anlaştığınız bir arkadaşınızla 2 hafta önce bir çatışma yaşadınız ve birbirinize kırıldınız. Geçen bu 2 haftada işler pek de düzelmedi ve aranızdaki soğukluğun farkındasınız. Yine aynı masada yemek yiyor aynı iş toplantılarını yapıyorsunuz ama bir yandan o tartışma anının sürekli aklınıza gelmesini engelleyemiyorsunuz. Bunun sebebi, geçmişte tamamlanmamış bir anın kalmış olması ve sizin bugünü yaşamanıza engel olan bir yük gibi omzunuzda taşımanız. Eğer hayatınızda olanları olduğu gibi kabul edip sevebiliyor ve hayatın kendisine güveniyor olsaydınız; her iki örnekte de kendinizi daha rahat hisseder, bu sayede de anda kalabilir ve düşünceleriniz yaptığınız eylemle uyumlu olduğu için dikkatinizi yapmakta olduğunuz eyleme verebilirdiniz. Böylece odağınız değişmiş ve yaşadığınız olumsuzluklarla düşen enerjiniz bir miktar da olsa yükselmiş olur ve önünüzde ne seçenekler olduğunu daha sakin bir kafayla değerlendirebilirdiniz.
Aslında anda kalmak, sadece duygusal durumları daha kolay atlatmayı sağlamaya yaramaz. Aslında hayati bir refleksi de harekete geçirir. Örneğin araç kullanırken aklınız yolda değil de gün içinde yöneticinizden aldığınız olumsuz bir geribildirimde olursa kırmızı ışığı fark etme olasılığınızı düşürmüş olursunuz ve bu durum çok ciddi yaralanmalarla sonuçlanan bir kazaya dönüşebilir.
Bunu çoğumuz yapıyoruz, yalnız olduğunuzu düşünmeyin.
Hayat koşturmacası içerisinde gelecek kaygısı, geçmiş özlemi ve pişmanlık ile birlikte pek çoğumuz bulunduğumuz anın ve ortamın farkına varmakta güçlük çekiyoruz.
Güzel anıların tadıyla yaşarken nerede olduğumuzu unutup anı kaçırıyoruz. Zihnimizle bedenimizi ‘şimdi ve burada’ya getirerek psikolojik bütünlüğümüzü artırabilir ve hayatı farklı bir anlayışla tecrübe edebiliriz.
Bunun için de Gestalt Felsefesi ve uygulamaları konusunda uzman olan Psikolog eğitmenimiz tarafından verilecek Anda Kalmayı Başarmak atölyesini düzenliyoruz.
Atölye İçeriği:
- ‘Anda Kalmak’ ne demek?
◦ Bu kavramın nereden geldiği ve ne ifade ettiği
◦ ‘Gestalt’ kavramının tanıtılması• ‘Şimdi ve burada’ nedir ve nasıl etki eder?
◦ Hayatımızın içerisindeki etkileri ve önemi• Bedenimizle zihnimizi aynı an ve zaman getirmek neden önemlidir?
◦ İçinde bulunduğumuz zaman ve yerin farkına varmak
◦ Aksi durumların ortaya çıkardığı günlük etkiler• Bulunduğumuz zamanın ve yerin farkına varmak nasıl bir histir?
◦ Kendi potansiyelimizi fark ederek ona ulaşmak ‘bütün birey’ olma yolunda adım atmak• ‘Bütün birey’ olmak nedir ve hayatta bize nasıl katkı sağlar?
◦ Bireyin farkındalığının artarak anı daha verimli yaşamasına yardımcı olmak• Nasıl anda kalırız?
◦ ‘Anda kalmak’ ile ilgili uygulamalı örneklerin tanıtılması ve uygulanmasıEğitmen Özgür Fatih Ataç;
İstanbul’da doğmuş, lise eğitimini Üsküdar Amerikan Lisesi’nde, üniversite lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi’nin Sosyoloji bölümünde ve yüksek lisans eğitimini Londra’da University of Roehampton’ın Spor Psikolojisi bölümünde tamamlamıştır. Sporun farklı branşlarıyla çalışmış – futbol, basketbol, atletizm, voleybol, dövüş sanatları vb -, ulusal düzeyden akademilere dek birçok seviyeye psikolojik destek vermiştir. Türkiye ve Avrupa’da önemli sporcu ve takımlarla çalışmalar yürütürken, bir yandan psikolojinin farklı alanlarında eğitimler vermiştir. Trabzonspor Futbol A Takımı ve Galatasaray Londra Futbol Akademisi başta olmak üzere çeşitli kuruluşlarda görev yapmıştır. Büyük Britanya’nın paralimpik voleybol takımına psikolojik destek sağlamıştır. Gestalt anlayışı, terapisi ve uygulamaları özel ilgi alanıdır. Aynı zamanda NLP pratisyenidir.Atölye Tarihi: 28 Mayıs 2016, Cumartesi
Saat: 14:00-17:00
Ücret: 100 TL
Yer: Nas Plaza, Maltepe (Kadıköy-Kartal Metrosu Huzurevi istasyonu 1 no’lu çıkış)Kimler katılmalı?
- Baskı altında çalışırken sık sık hata yapanlar
- Kendi kendine “Depresyonda mıyım acaba?” diye düşünenler
- Hayatıyla ilgili karamsarlığa kapılanlar
- Geçmişin yüklerini üzerinden atamayanlar
- Huzurun geçmişte kaldığına inananlar
- Mutluluğa ulaşmak için bugünün dertlerinin geçmesini bekleyenler
- Önemli bir çalışma yapıyorken odaklanma sorunu yaşayanlar
- Aklına gelen alakasız düşünceler sebebiyle 1 saatlik işi 3 saatte tamamlayanlar
- Sınavlara çalışırken konsantrasyon eksikliği yaşayan öğrenciler
- …
Kaydınızı buradan gerçekleştirebilirsiniz: http://bit.ly/1RPpt6S
Sorularınız İçin: iletisim@funofis.net