selinyetimoglu.com

PCC Profesyonel Kariyer Koçu & Kariyer Danışmanı, Ex-HR


1 Yorum

Çocukluktaki Duygusal Sağlığımız, Gelecekteki Mutluluğumuzu Paradan Daha Çok Etkiliyor

London School of Economics’te yapılan güncel araştırmaya göre, yetişkinlik dönemindeki mutluluk seviyemizin belirleyicisi ne diplomamızdaki GPA’in yüksekliği, ne kazandığımız para ne de çizdiğimiz harika kariyer yolu.

The Guardian’da okuduğum habere göre, LSE’nin Emeritus Profesörü Richard Layard, özellikle mutluluk alanında yaptığı çalışmalarla tanınıyor. Ekibiyle birlikte yürüttüğü bu araştırma, 1970 yılında doğan 9000 kişi üzerinde yapılmış.

Okumaya devam et


1 Yorum

Bazı İnsanlar Neden Daha Başarılı Olur? Gladwell Cevap Veriyor.

Ne zamandır okumak istediklerim arasında Malcolm Gladwell’in What the Dog Saw’u ile Outliers vardı. Listeye Outliers ile başladım. Okurken hem yazarın akıcı dili hem de anlattığı araştırmalar sayesinde diğer kitapları Blink’i ve Tipping Point’i de şimdiden listeye ekledim.

Medicat’in politikası bu yazarın kitaplarının ismini çevirirken orijinal ismini de korumak üzerine. Böylece tüm dünyada aynı dönemde bestseller olan kitabı okuyanlar olarak her türlü ortamda hangi kitaptan bahsedildiğini kolayca anlama şansımız da oluyor. Türkçülük Türkçecilik bir yana da, uluslararasılıkta ortak dil mühim. Gönül isterdi ki tüm dünya kitaba “Çizginin Dışındakiler” desin… 😉

Okumaya devam et


Yorum bırakın

İşkolig’ten Bardağın Dolu Yarısı: Türkiye’de Çalışanların Yarısı Mutlu

İş dünyasında stajdan fazla tecrübesi olup da İşkolig’i duymayan kalmamıştır herhalde. 🙂 Yaklaşık 2 senedir özellikle iş arayışındakilere “çölde vaha” niyetine bilgi sunan bir web sitesi. İçeriğindeki bilgiyi anonim olarak şirket çalışanlarının oluşturduğu sitede olumlu-olumsuz her türlü yorumdan şirketlerin sunduğu olanaklara ve en önemlisi maaş skalalarına kadar pek çok bilgiye ulaşmak mümkün. Okumaya devam et


Yorum bırakın

Motivasyon Parayla Olmaz Dostum, Bize Anlam Gerek!

Avukat olma hayali ile Hukuk Fakültesi gidip de avukat olamadan çıkan Daniel Pink‘ten oldukça etkileyici ve keyifli, 18 dakika süren bir TED konuşma videosu.

Okumaya devam et


Yorum bırakın

Daha Mutlu Olmak Mı İstiyorsunuz? Odaklanın! [Ted Talks]

Araştırmacı Matt Killingsworth şuradaki Ted Talks videosunda mutluluk ile odaklanma arasındaki ilginç orantıdan bahsediyor. Araştırma yapma fikrinin nasıl ortaya çıktığından ve ne tür bir araştırmayı hangi deney grupları üzerinde yaptıklarından videoda bahsediyor zaten. Araştırma sürecinde geliştirilen Iphone uygulamasından nasıl yararlandıkları konusu dinlemeye değer bence. 🙂 Okumaya devam et


Yorum bırakın

Y Kuşağı Start-Up’çı Çıktı

Bilindiği üzere, şu anda 18-30 yaş arasında olan gruba “Y kuşağı ismini” veriyor ve kendilerinden tuhaf yaratıklarmış gibi bahsediyoruz. Zira birçok alışkanlıkları ve karakteristik özellikleri ile kendilerinden önceki kuşaklardan ayrılıyorlar.

Yazılım firması PayScale ile Millenial Branding’in ortak yürüttüğü araştırmanın sonuçlarına göre, yepyeni bir “tuhaflıkları” daha keşfedildi: Bu çocuklar o büyük, binlerce kişinin çalıştığı, kurumsal, marka olan firmalarda değil, az kişinin çalıştığı, yaş ortalaması düşük olan start-up firmalarda çalışmayı tercih ediyor.

Bahsettiğim araştırmaya göre; Y kuşağının %47’si 100 kişiden az çalışanın olduğu firmaları tercih ediyor, %30’u 100-1500 çalışanın olduğu orta büyüklükteki firmalarda çalışmak istiyor. 1500’den fazla kişinin olduğu büyük firmalarda çalışmayı tercih edenlerse sadece %23’lük bir kesimle sınırla kalıyor.

 

Çünkü;

  • Az kişinin çalıştığı bir yerdeyseniz fark edilirsiniz. Y kuşağı fark edilir olmayı seviyor. Hem varlığı hem de fikirleri ve yaptıklarıyla… 50 bin kişinin çalıştığı bir yerdeyseniz kaybolursunuz.
  • Çok büyük kurumsal firmalar düzen sağlamak için çok fazla kural koyar. Az kişinin çalıştığı yerde ise kuralları çalışanlar belirler, belirli bir esneklik ve özgürlük vardır. Kısıtlanmazsınız. Y’ler kısıtlanmaktan hiç hoşlanmaz.
  • Girişimci ruhunuzu canlı tutmak istiyorsanız çalışanların da yönetimde söz hakkının olduğu küçük firmalarda bulunmalısınız. “Şunu yapalım” dediğinizde siz müdür yardımcısına, müdür yardımcısı grup müdür yardımcısına, grup müdür yardımcısı, grup müdürüne, grup müdürü başka bir müdür yardımcısına, o başka müdür yardımcısı sizin kısımdan sorumlu genel müdür yardımcısına vs. iletecekse o değerli fikrinizin yolda kaybolma ihtimali oldukça yüksektir.
  • En yoğun becerisini sosyal medya kullanımı olarak tanımlayan bir grup insana sosyal ağlara ofisten girişi yasaklamak kadar dar bir bakış açısı daha yoktur. Özgürlüğünü elinden alan işverenden koşarak uzaklaşmak istemesi bir Y için tuhaf bir davranış mı? Bence değil.

Y’lerin tüm bu özelliklerini biliyorken, büyük firmalar neden hala kurallarından taviz vermeden yeni mezun gençleri istihdam etme çabası içine giriyorlar, açıkçası pek anlayamıyorum. Ben de Y olduğumdan olsa gerek. 🙂


Yorum bırakın

İşsiz Kalma Korkusu Bir Bende Yokmuş!

GlobeScan firması tarafından BBC World için yapılan “Dünya Konuşuyor” isimli araştırmaya 23 ülkeden 11 bin kişi katıldı. Bu sene üçüncüsü yapılan araştırma, farklı kaygı türlerinin yer aldığı bir mevcut endişeler listesinin katılımcılar tarafından derecelendirmesi üzerine kuruldu.

issiz-kalmaSonuçlara göre bizleri en çok endişelendiren, yolsuzluk kaygısı olarak belirlendi. İkinci sıradaki yoksulluğu, bir sonraki sırada işsizlik takip ediyor. Geçen seneye göre yükselen işsiz kalma kaygısı, 3 yıl önce yapılan araştırmayla kıyaslandığındaysa oldukça çarpıcı sonuçlar ortaya çıkıyor. İşsizlik korkusu 3 yıllık bu zaman diliminde tam 6 kat artmış.

Bunun yanında araştırmanın bir başka boyutuysa, ülkelere göre kaygı kıyaslamaları yapıyor oluşu. Örneğin, gelişmekte olan ülkelerin en büyük korkusu işsizlik iken, gelişmiş ülkeler iklim değişikliği gibi daha günlük ve uzun vadeli sorunlara odaklanıyor.


Yorum bırakın

Senin İşin Benim İşimi Döver Mi?

İnsan Kaynakları araştırma şirketi Mercer’in “what’s working” isimli araştırmasına 17 sektörden katılan 30 bin çalışan iş memnuniyetlerini puanladılar. Araştırma sonucuna göre, işinden en memnun olan gençler aynı zamanda işi bırakmayı en çok düşünen grup olarak belirlenmiş. İşte Y kuşağının dilemması!

İşten ayrılma isteğine verilen cevaplar yaş aralıklarına göre gruplanınca şu sonu ortaya çıkıyor:

16-24 yaş arasındakilerin %46’sı işlerini bırakmayı akıllarından geçirirken 25-34 yaş aralığındakilerin %40’ı bu düşünceye sahipler. Oranlar çok ciddi fark göstermese de, iş hayatında yeni olanların “bu iş güzel ama ay acaba şu iş daha güzel midir” merakı ile senin işin – benim işim kıyaslamasının bu sonuca sebebiyet vermiş olması muhtemel görünüyor. O 16-24’lük kesimde yer aldığımdan olsa gerek, işimden ne kadar mutlu olsam da, arkadaşlarım kendi işlerini anlattıklarında bilinçsiz bir şekilde kıyaslama yapıyor ve eğer daha iyi olduğuna inanmışsam “ben de orada mı çalışsaydım acaba” diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Ve eminim ki, o arkadaşlarım da aynısını benim anlattıklarım hakkında düşünüyor ve benim yerimde olmak istiyor.

Senin İşin Benim İşimi Döver Mi?


Yorum bırakın

Ne Olduğun Umrumda Değil, Ne Olacağını Anlat Bana!

Psikolog Heidi Grant Halvorson, HBR’daki son yazısında Stanford Üniversitesi’nden Tormala ve Jia ile Harvard’dan Norton’ın yaptıkları bir deneyler dizisinden söz ediyor.

İlk deneyde bir NBA takım yöneticisine iki oyuncunun son 5 yıldaki istatistiki verileri sunuluyor ve içlerinden bir tanesine sözleşme teklifinde bulunulması için ikisini de değerlendirmesi isteniyor. Oyunculardan birinin son 5 yılda gerçekten “yaptıkları” üzerinde durulurken, diğerinin “yapabilecekleri” yani potansiyeli vurgulanıyor.
Birincisinde her dönem kaç asist yaptığı, kaç puan kazandırdığı vs. belirtilirken ikincisi için “Şu kadar puan kazandırabilirdi, şöyle bir aksilik yaşandı da olmadı” gibi “ihtimaller” anlatılıyor ve soruluyor: “6. yılda ne kadar para verirdin?” Yönetici, potansiyeli anlatılana gerçekten çok iyi olan oyuncudan yarım milyon dolar daha fazla vermeyi teklif ediyor, zira o 6. yılda, öncekilerden çok daha iyi bir oyun sergileyeceğine inanıyor.
Benzer bir deney, mülakat adaylarıyla da yapılıyor. Görüşmecilere bazı adaylar sunuluyor ve adaylardan bir kısmı geçmişteki liderlik deneyimlerinden başarılı örnekler verirken diğerleri taşıdıkları liderlik potansiyelini vurguluyorlar. Görüşmeciler gerçekten lider olanlardansa henüz olmamış ama liderlik potansiyeli taşıdığına inandıranlara daha yüksek puan veriyor.
Aynı araştırmacılar tarafından Facebook’ta yapılan bir araştırma da bu sonucu destekler nitelikte. Facebook’taki reklamlarda aynı komedyenin 2 farklı reklamı yayınlanıyor. Birincisinde “Bir sonraki idolümüz”, “Herkes bu adamı konuşuyor” gibi sloganlar yer alırken, ikinci reklamda “Bir sonraki idolümüz olabilir”, “Herkes bu adamı konuşacak” şeklinde vurgulanıyor. Ve ikinci reklamın aldığı hit ve like sayısı ilkinden oldukça yüksek olarak belirleniyor.
Velhasılı, “ne olduğun değil ne olacağını anlattığın” önemli. Kendini pazarlamak diye bir deyim vardır ya hani, o gerçek işte. Neler yaptığınızı, geçmiş başarılarınızı boş verin. İş konusunda özellikle, potansiyelinizi gösterin. Tabii ki yalan söyleyin demek değildir bu, yalan söyleyerek çıktığınız zirvenin elbet düşüşü olacaktır. Demek istediğim, potansiyelinizi ortaya çıkarın, cilalayın, iyice parlatıp sunun ve görmelerini bekleyin.


Yorum bırakın

Kadının (T)adı Yok!

John Eccleston’ın Personnel Today’de yazdığına göre, İngiltere’de yapılan son araştırmada iş teklifini değerlendirirken maaştansa sahip olabileceği iş memnuniyetini göz önünde bulunduranların oranı %87 olarak belirlenmiş. Tabii, parayı ikinci planda düşünmek için belli bir gelir seviyesine ulaşmış olmak gerekiyor ancak dünya genelinde son yıllarda yapılan birçok araştırma çalışanların önem sıralamalarında bu faktörün yükseldiğini gösteriyor.

Memnuniyet gibi yükselen bir başka değer ise iş-özel yaşam dengesi. “Benim için kariyer yolumda en önemli değer iş-özel yaşam dengesi kurabiliyor olmamdır” diyenlerin (%83) çoğunluğu da tahmin edilebileceği gibi kadın. Her ne kadar  bu veriler kadın-erkek eşitliğinin ve ev işlerinde görev paylaşımının ülkemize nispeten daha adil olduğu İngiltere’de elde edilmiş olsa da, kadın her yerde çocukla ve ev işleriyle öncelikle ilgilenmesi gereken kişi olarak görüldüğünden sonuç pek de şaşırtıcı olmuyor.


Yorum bırakın

İşyerinde En Çok Yapılan 10 Kişisel Şey

Ofiste bulunmak, mesai saati içinde olmak ve masada oturmak her zaman çalışıyor olmak anlamına gelmiyor. Kimi zaman ekranda açık raporlara bakarken aklımız başka diyarlarda oluyor, kimi zaman elimize telefonu alıp akşam için arkadaşlarla program yapıyoruz. “Benim o masada otururken yaptığım tek şey şirketim için çalışmak, görevimi tam anlamıyla yerine getirmektir.” diyen varsa iddia ettiği diğer “gerçek”lerine de şüpheyle yaklaşmama sebep olur. Bu kişisel yorumumu destekleyen bir araştırma da geçtiğimiz aylarda Mozy desteğiyle İngiltere, Almanya, Fransa, ABD ve İrlanda’dan 1000 çalışanın katılımıyla yapıldı. Araştırmaya göre Okumaya devam et