selinyetimoglu.com

PCC Profesyonel Kariyer Koçu & Kariyer Danışmanı, Ex-HR


5 Yorum

Kaygılarınızdan Nasıl Kurtulursunuz?

Geçen hafta paylaştığım yazımda David Allen’ın İş Bitirici kitabından teknikleri paylaşmıştım. Gelen geri bildirimler doğrultusunda benzer yöntemle hazırladığım bir başka yazıyı paylaşmak istedim. Bu kez konumuz kaygılar ve endişeler. Bu konuda okumuş olduğum 3 farklı kitaptan çıkardığım, kendi hayatımda uyguladığımda faydasını gördüğüm “teknik” diyebileceğimiz yöntemleri paylaşacağım.

Okumaya devam et


3 Yorum

Öfke Yönetimi Konusuna Gelmeden Önce; Öfkeyi Önlemenin 7 Yolu

Hadi itiraf edelim, hepimizin çevresinde aynı ortamda bulunmaktan hoşlanmadığı kişiler var. Kimi iş arkadaşına, kimi müşterisine, kimi yöneticisine asıl söylemek istediklerini değil de söylemesi gerekenleri söyleyerek “idare ediyor”, bazen de edemiyor. Bir de aynayı öte tarafa çevirelim. İnsanlar doğru olduğunu düşündüğü davranışları yapar, faydalı olduğunu düşündüğü sözleri söyler. Çoğu zaman çoğu kişi, kabalık etmek amacıyla kabalık etmez, aslında normal olduğunu hatta belki kibarlık ettiğini düşünüyordur fakat ağzından çıkan sözle, beden diliyle, mimikleriyle kabalık edebilir. Kime sorsanız iş yerindeki kişilere iyi davranıyordur, iyi bir çalışma arkadaşı, düşünceli bir yönetici, kolay bir müşteridir. Çoğunluk Okumaya devam et


Yorum bırakın

Sürekli Stres Altında Hissetmekten Siz de Yoruldunuz mu?

Günlük hayatta, trafik karmaşasından, ağır iş yükünden, zor müşterilerden, sinir bozucu haberlerden ve daha pek çok şeyden dolayı strese maruz kalınır. Stres, kontrol edilmediğinde iş ve özel hayattaki verimliliği düşürebilir, hatta sağlığı olumsuz etkileyebilir.

Stres günlüğü tutmak, doğru ve düzenli yapıldığı takdirde, bu tür olumsuz durumların önlenmesini sağlar. Çünkü stres günlüğü tutulduğunda, Okumaya devam et


1 Yorum

Öfkesini Yönetebilenler, Problem Çözmede ve Amaçlarına Ulaşmada Başarılı Olurlar

Öfke istenmeyen sonuçlara ve karşılanmayan beklentilere verilen doğal ve insani bir tepkidir.

Öfke, doğru yönetilmediği zaman, özellikle iş hayatında, geri dönüşü olmayan adımların atılmasına sebep olabilir. Yöneticilerle veya iş arkadaşlarıyla olan ilişkilerin bozulmasına Okumaya devam et


Yorum bırakın

Çatışma Enerji Kaybı mı Enerji Sağlayıcı mı?

Kariyer.net dergisinin Ağustos sayısındaki Mehmet Erkan‘ın kaleme aldığı İşyerinde Çatışma konulu yazı oldukça önemli bir soruna değiniyor. Sayın Erkan’a göre, çatışma konusunda iki farklı fikir var; “birbiriyle çatışan”. Tesadüf mü? Bence değil. Çünkü bence çatışma insanın varlık gösterdiği her yerde karşımıza çıkar. Daha 2 yaşındayken arkadaşla oyuncak çatışması başlar, 5 yaşındayken yeni gelen kardeşle çatışılır, ilkokulda sınıf arkadaşlarıyla, eğitim hayatının geri kalanında aile tarafından “Bak Ayşe Hanım’ların kızı da okul birincisiymiş maaşallah pek de güzel” kıyaslamasıyla, çalışma hayatında rakiplerle ve yöneticilerle, evlilikte eşle ve akrabalarla sürekli çatışma halindeyiz, bazen açıkça, bazense gizliden gizliye.

Böyle düşünüldüğünde en kolay çözülebilir olanın işyerindeki çatışma olduğu düşünülebilir aslında. Neticede profesyonel bir ortam ve hepimiz yaptığımız işin eğitimini almış veya belli bir tecrübe edinerek bu noktaya gelmiş, yaptıklarımızın, söylediklerimizin sonuçlarını tahmin edebilecek yetkinlikte kişileriz. En azından böyle bir varsayımda bulunabiliriz. Ancak nedense gerek aynı departman içinde gerek departmanlar arasında sürekli çatışacak yeni sebepler bulmaya eğimliyiz. Ve çoğunlukla her iki taraf da “geri çekildiğim düşünülmesin” endişesiyle veya gerçekten savunduğu fikre yürekten bağlı olduğu için karşı tarafın üzerine gitmekten vazgeçmiyor bir türlü. Hal böyle olunca da ufacık bir çatışma olarak başlayan durum zamanla tartışmalara hatta kavgalara dönüşebiliyor. Böyle zamanlarda oluşan ortam profesyonellikle hiç de bağdaşmayan görüntüler yaratabiliyor. Bu tür manzaralarla karşılaşmamak için uzun vadedeki çözüm çalışanların birbiriyle ses tonlarını ve davranış biçimlerini değiştirmeden fikir paylaşımında bulundukları bir ortam ve kurum kültürü yaratmaktır. Daha kısa vadedeki acil çözümler ise iyi yönetim becerileri gerektiriyor. Kişiler yönetemiyorsa o kişilerin yöneticileri çatışmayı en başından fark ederek devreye girmeli ve ortamı sakinleştirmeli, çatışmanın büyüyüp tehlikeli hale gelmemesi için gerekli kontrolü sağlamalıdır.

Bunun yanında eğer sorun hep belli bir veya birkaç kişiden kaynaklanıyorsa, o kişilere Öfke Kontrolü, Çatışma Yönetimi gibi eğitimler aldırmak bir nebze de olsa faydalı olacaktır. Bazı insanların doğasında çatışma olduğuna inanıyorum. Bundan keyif alan, kendini tartıştıkça, karşısındakini alt ettikçe iyi hisseden, motive olan karakter yapıları var. Bunun kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum ancak kontrol edilmesi gerekiyor bence. Bu tür kişiler takım içindeki diğer kişilerin göremediği detayları gösterebilme yetenekleri sayesinde kurumları ileri seviyeye taşıyabilecek olan karakterlerdendir. Ancak bu olumlu taraf bir yere kadar devamlılık sağlar. Çatışmayı seven bu kişinin karşısına çatışmayı seven bir başka karakter çıktığı zaman aralarındaki tartışmanın varabileceği noktalar kısa zamanda kurum içinde hem işleyişi engelleyecek boyutlara varabilir hem de diğer çalışanları olumsuz etkiler ve motivasyonu düşürür. Kontrol altında tutulması bence bu yüzden gerekiyor.

Bu konuyu ele alma sebebim olan dergideki yazıya dönecek olursak; yazıda temel olarak kurum içi çatışma hakkındaki iki görüş karşılaştırılmış. Birinci görüş pozitifçiler denen, çatışmanın yeni bir enerji yarattığını ve bu enerjiyle departmanlar arasındaki iş akışlarının hızlandığını savunan görüşe sahip kişilerinki. Bu görüşe göre, tartışmalar asla kavgaya dönüşmez ve hem yapılan işlerin rutin hale gelmesini engelleyerek monotonlaşmanın önüne geçe,r hem de karşı tarafın eline koz vermek istemeyen kişilerin daha az hatayla iş yapmasını sağlar. Öte yandan, negatifçiler olarak adlandırılan grup ise, karşı tarafa koz vermemek için çaba harcayanların yaşayacağı stres sebebiyle iş kalitesinde düşüş olacağını savunuyor. Buna ek olarak, sık sık çatışma yaşanan kurumlarda bir süre sonra bu durum normalleşiyor ve artık sorunun çözümü değil de sadece varlığı konuşulur oluyor, bu da dedikodu ortamı yaratıyor. Ve aynı zamanda çatışan çalışanlar enerji kaybediyor, iş verimi düşüyor.

Bu iki zıt görüşten illa birini savunmam gerekseydi negatifçilerin tarafında olurdum, zira çatışmanın enerji ve motivasyonu düşüreceğini düşünüyorum. Ama genel olarak, en başta da dile getirmiş olduğum gibi, çatışmanın bir yere kadar olumlu etki yarattığını, farklı düşünme biçimlerini ortaya koyduğunu ve kontrol altında tutulduğu sürece kuruma fayda getireceğini düşünüyorum.